KIRBAÇ
El değmiş hayatın kırbacına.
Nam salan Avrupa’da Tanrının Kırbacı, Orta Çağ insanı Atilla. Sertliği işlemiş nakış nakış Karışmış kudreti verdiği soluğuma Hakimiyeti ise acının sırtıma, Doğurur analar bittikçe falaka. Göğün yağmur indirmediği toprağa Sancıyla düşürdüğü taşları dört yanda Feleğin çemberi belimde Döndürür dururum bulutlar sarmaş dolaşken semada Ömrün kırbacının acısı Yayılır dururken ruhumda dalga dalga Gördüm dünyada en büyük talanı Yerlisiyken ışıksızlığın Yerlisiyken yoksun kalmış vicdanların Korkarım erdirilmekten yağmaya Barındırılmak yok buralarda Kırbacın değmediği avcuna Ne bir saat ,ne bir dakika Suçluyuz biz! Ağlayarak geldiğimiz bu diyardan Gülerek gitmeyi bekledik Suçluyuz biz! İnancımız dimdik ve mağrurca dururdu arkasında Pişmanlıkların en büyüklerinin Yalnızız biz! Demirle çevrildik ,muhtaç bırakıldık ona Yalnızız biz! Kendi yurdumuzda gurbet türküsü olduk Sususuz biz Gürül gürül pınarları yolcuya sunduk Sususuz biz Bitiremediğimizi bolluk vakti okyanusa döktük Haksısız biz! Deliliğimizi teraziye koyduk Yine haksısız biz! Cahilliğimizle kanuna kafa tuttuk. Yoktur yaradanın sopası Anladık biz kendimiz ettik kendimiz bulduk Ezber ettik biz Kabullenmeye ant içmeyi Bulduk kafayı köteğin zoruyla Hamdık kıpkırmızı olduk emeğin tarlasında Kıramadı hiçbir şey ,kurumadı soyu acizliğimizin Hakkımızdır Atilla’nın el sürdüğü Dize getiren hayat kırbacı Okuyup üflediler kulağa laftan anlamadık Falakalarca girsin kafaya olur dedik kalıcı |