4
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
726
Okunma

ıslığım
eylül şarkılarına eslik ediyor
dudak kıyısında bekleyen ağıt
cümleler
dolanıyor kalemin ucuna
deli bir tay koşuyor
koşuyor içimde, nefesim öfke
öfkem sahipsiz...
dağ yüklendi
deniz çekildi
günesin talan ettiği sokaklara gölgeler düşsün diye
karanlığı sildik düşlerimizden
rüyalara yasak koymuşlar bilemedik ,sessiz sabahlara açılan pencerelerden
göçmen kuşlarının
kanat çırpmalarına öylece serdik göğümüzü
gönlümüzde kanayan yaralar
umursamaz bir dünyanın dün elçileri , beli kırılmış sakat cümlelerin
içi boş umutlarına gelmiş mekan eylemiş
ellerine kına, ak memelerine pranga vurulan kadınlar
susmalarınca biçilmiş altın zincirler takmış boyunlarına
topukları beton kaldırımlarına vururken gölgeleri ile sevişmiş
telaşlı akşamlar ...
içinde nehirler kuruyan gün dökümünde
bir kac solgun yaprağın
dalından ayrılırken
veda çığlığını ezip gecmis o’ kimseler
muhbir cümleler kurmuş
sarı bir papatya , fısıldamış rüzgarın kulağına, git bana uzağımı getir...
kör ışıkların cazibesine aldanmış eski bir kentin koynunda uyumuş
masalın biri
kavalcının dudakları mühürlü
nefesi bitik
kibirli bir sevdaya ağarmış saçlar, düğüm düğüm üstüne atılmış
yalnızlığın
mutluluk oyunu
bencillik ön saflarda
her duada
deniz yitik
dağ devrik...
YILDIZ