5
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
914
Okunma
Kırık sesli bir mektup” sus” orucunda unutur çürümüş dudaklarını
Ve, ikliminden kovulmuş bir masalcı kuş ile buluşur
Bir bulmacanın, yoğun bakımdaki son günlerinde”
—Unutulma odası
Kimse giremez!
Usandım bu kâğıttan şehirlerden
Sağım solum hep kelime
Biliyor musun annemizin kaderi de böyleydi
Noktalama harfleriyle üşütürdü yüreğini
En son kirpikleri dökülmüştü gitmek yüklemiyle
Ve kapkara bir hüzün entarisi giydiğinde
Uzunca bir süre sessiz kalmıştı
O çok sevdiği piyano sesine…
Oysa ,dilsiz şarkılar okulunu dereceyle bitirmişti
Hiç konuşmadan âşık edebilirdi birini kendine
Ya da ne bileyim uykusunu kaçırabilirdi durduk yere…
O içince, dünya sarhoş olurdu
Kocaman bir parantez açardı kahkahasına
Kuyruğa girerdi gülmeyi özleyenler…
Hatta hiç kullanılmamış sorunlu kalemlere bile
Karalama kâğıtlarına kıvrılan çocukluğundan masallar okurdu
Sonra ne kadar yaralı şiir varsa öperdi yaralarından…
“Artık ,kocamış italik bir ünlem gibi görünüyor hayat gözlerimde
İki kelimenin birbirine kırılganlığıdır bu
Ve sus payı” kelebek şarkısı”
—Yoğun bakım
Kimse giremez!
“Bilir misin masalcı kuş
Cennetin resmi dili hangi alfabeden geçer
Bana iki paragraflık bir son hazırlar mısın?”
I.paragraf
Portakal kabuğu kokusuyla ,yalanları uyuttuğu o gün
Annen, düşük yaptı annesinden kalan mektupla
Ve ağzında kırmızı bir çığlıkla sana yolculuğa çıktı
İki kere utandı kendinden…
II. paragraf
Avuçlarındaki ayna kırıklarıyla, yüzlerce kelime bir itiraf defterinde yüzleşip
İsimlerini değiştirdiler bulma/canın…
İtiraf:
Sesimi gömdüm yüzüne
Gök/yüzün delil sayılmayacak artık bu ölüme…
K.Kızılcan
5.0
100% (5)