0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
483
Okunma
Peykân Yarası
Geçti ömür çile ile, gözlerde fer kalmadı.
Düşe kalka yürüyoruz şu karanlık yollarda.
Varmak için hedefe, dizde derman olmadı,
Nasip esir olmuş zamana, bir anlık yollarda.
Peykân yarası derin, sen bunu saramazsın.
Sen, seni anlamadan, sen beni anlamazsın.
Bağlamaz yara kabuk, sar bunu kanamasın,
Derman arıyor gönül, viran olmuş bağlarda.
Açmak için baharı bekliyor mor sümbül,
Dikenli bir çalıda yetişiyor gonca gül.
Yeryüzünde "ah" çekip inliyor garip bülbül,
Bağdan bağa dolaşır, ölüsüne ağlarda.
Geceler yüküm olmuş, yıldız bile susuyor,
Rüzgâr, eski bir name gibi içten esiyor.
Ne yol belli ne menzil, her yönüm savruluyor,
Kırık bir ney misali, inliyorum dağlarda.
Yorulmuş ellerimde, solmuş bir dua var,
Her heceyi gözyaşı, her sözü gam okşar.
Ne bir umut tutunur, ne bir neşe konar,
Suskun gecelere sor, kim kalmış rüyalarda...
Ölümün bedeli yok, incitme sen canı.
Bir seher vaktinde tararsın dört bir yanı.
Seyret gönül ateşini, içten içe yakanı,
Deli divane olmuş, geziniyor dağlarda.
Bir akşam güneşi bir gün batar üstüne,
Sevda denen ateşi çatar, yakar içine.
Dumansız yanan koru üfler, yükler yüküne,
Götürür seni dünyadan, kefenine sarar da...
Yusuf şeker