2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
345
Okunma
Yine sallamış saçını, Nazlı Nazlı gidiyordu.
Kanadı kırık olduğu için yüzü yerde olan,
Sol gözümün kalem kaşı,
Gazi Caddesi’nden Hüseniğe doğru.
Sağ tarafta siyah mantolu kız bekliyordu onu.
Yaşlı bir teyze geçti yanlarından.
Annesini yeni kaybetmişti Dilom!
Teyzeyi görünce naçar gözleri buğulandı.
Arkadaşı ona, “Koca kadınsın, ayıptır,” dedi.
“Kaç yaşında olursan ol, ağırdır annenin yokluğu!”
“Bunu ancak yaşayanlar bilir,” dedi, gözyaşlarını silerek…
Alışkın değildim onu bu halde görmeye.
O da benim varlığımdan habersizdi o an!
Yanına varıp, “Zemheri ayları gibi sıkıcıdır yarınsız masallar,”
Demek istedim, yapamadım.
Neden?
Korktum!...
“Bırak bu ayakları, korkmazsın sen.”
Geçti gençlik çağlarım, yeğen!...
Yaşlandıkça lal oluyor insanın dili,
Çığlık sesini dahi duyan olmuyor belli bir yaştan sonra.
Bir bu yüzden, bir de beni görüp de üzülmesin diye,
Çekip gittim, içime atarak yaşanmışları!...
Saygı ve sevgilerimle.
5.0
100% (2)