7
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2085
Okunma
1995 Yılında Erzurum’da vatani görevimi yaptığım birliğimden iznimi kullanmak üzere askeri uçakla yola çıkmıştım.
Şiirime konu olan kahraman asteğmenimizi tanımama bu yolculuk vesile olmuştu.
Ağır yaralı halde Erz. Mareşal Askeri Hastanesi’nden sevk ile Ankara GATA’ya götürülmek üzere uçağa alınmıştı.
Anne ve babası da aynı uçakta ve hemen yanımda oturmaktaydı.
Böylece asteğmen’imizin askere alınmadan kısa bir süre önce nişanlandığını askerden sonra da düğün yapılacağını öğrenmiştim.
Beni en fazla etkileyen ise, teskeresine son on gün kalarak pusuya düşürüldüğünü öğrenmem oldu. Daha birkaç gün önce telefonla düğün hazırlıklarıyla ilgili görüştüklerini söylerken, babasının dudaklarındaki acıyla karışık titremeyi görmüş ve gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.
Kötü haber tez duyulur derler ya
Paralanan bedenimi duydun mu
Hızlı koşan tez yorulur derler ya
Yarı yolda kaldığımı duydun mu
Hasretinle yatağımda inledim
Çare diye bin teselli dinledim
Hayalinle yollarını gözledim
Yüreğimden feryadımı duydun mu
Hainlerin pususuna düşmüşüm
Patlamayla havalara uçmuşum
Parça parça senden ayrı düşmüşüm
Bacaklarım koptuğunu duydun mu
Hain tuzak ışığımı söndürdü
Aslan idim kör ebeye döndürdü
Azrail’im randevusun bildirdi
Elsiz kolsuz kaldığımı duydun mu
Yaralarım ümitsizce sarılır
Sanırsın ki can bedenden ayrılır
Garip anam ölür ölür dirilir
Yavaş yavaş öldüğümü duydun mu
Hayalimde gelinliğin giydirdim
Duvağına gonca güller dizdirdim
Özlem ile davetiye yazdırdım
Al beyaza sarıldığım duydun mu
Gözü yaşlı dinler ozan ahımı
Serhati’ymiş duydum onun adını
Ağıt yakmış tekrar eder derdimi
Seni nasıl sevdiğimi duydun mu
5.0
100% (1)