14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1934
Okunma

Alaca bulaca azıcık bir karmaşa ve karanlık şafağa...
Geceleyin uyanır bu şehirde kuşlar
O vakit ağlar bütün bulutlar
Ve karanlık örter tüm pislikleri
Cehennem yazılır duvar ortalarına
Altından ateş düşer
Ve aşk geceleyin eser bu şehirde
Dilinde lal olmuş kelime yüzünde belirsiz bir iz
Sisli bir ovadan kalma üç beş kişilik nöbet
Beklenmeli mahşer geceleri yaylalarda ki o renk
Aman tanrım kifayetsiz bir yokluk
Kelimesizlik yetişir ardında
Cama dokunsan buz
Suya dokunsan delirmek üzere bir ırmak
Ve gözler bu nöbet yerinde
Kör olmuş gözler
Seyret ölüm geçer
Düzensizlik yazılıyor her defasında
Yıllar yılı geçecek olsa da esir olmuş tüm kaygılar
Bu yağan kırlangıç yağmurunda
Solar bütün çiçekler
Seyret kör oluş gözler
Toprak altından neler gelir neler geçer
Kan gölü çiçek tarlası ve insan yanılgısı
Hepsi toprak hepsi alçak
Ve gökyüzünde parlayan alacalı bir şafak
Falcının kehaneti
Elimde kalan tek şeyse kahve fincanının kefareti
Ve esareti kalabalık içinde kalmış nazar pıhtısı
Yaşamaya düşmüş ağır sancılı örümcek ağı
Bakın kör olmuş gözler
İnsanlar kimsesizlik adında şafakları gizler
Kelimeler yazılır
Ardında ölümler
Ve ardındaki sırada toprağa ekilmiş solmuş çiçekler