20
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
4936
Okunma

OZAN GARİP YADİGAR
Başındaki aklar ele veriyor
Bizim Yadigar’ı Garip Ozanı
Yanlışları bir bir yere seriyor
Hileciyi bulan yerip bozanı
Elinde kalemi mevziye dalmış
Yoksulluk genetik üstüne kalmış
Mektep okumamış tezene çalmış
Kuru ekmek ile kaynar kazanı
Hiciv sanatında üstüne yoktur
Vurguları mermi kötüye oktur
Düşmanları onun için pek çoktur
Rezil rüsra eder arsız azanı
Garip başı kurtulmuyor belâdan
Huylanıyor sahte hoca selâdan
Diyor ama yamuk insan helâdan
Yakalayıp bulu’verir sazanı
Edebiyle kızar kalemi söğer
Hırpalayıp onu epeyce döğer
Düzenbazı yerer dürüstü öğer
Hemencecik bulur kulu ezeni
Tilkiler tavukta kurtlar kuzuya
Yakalanır yavru tavşan tazıya
Çakallar öfkeli yazar yazıya
Unutmaz hiç Nesimi’yi yüzeni
Hak yiyenin nefesleri kokuyor
Hayat tecrübesin yurda dokuyor
Ozan Garip Yadigar ruh okuyor
Ayıktırır sarhoşları sızanı
Zengin yiyor büftek fakir börekle
Köy çocuğu doyar yufka çörekle
Resul diyor gönül yap sen yürekle
Güzel yurdun dimdik doğru yazanı
......11.09.2020
Şiir:Resul Civcik - Ayrancı Karaman
Fotoğraf:Resul Civcik 2017 Bilecik Söğüt Ertuğrul Gazi
........................................................................................
Bu "Mersiye" Şiirimi Değerli Ozanımıza Üstadımıza
Her zaman yazdıkları Eserlerden etkilenip ilham aldığım
Çorum’un Ömerbey köyünden olan Kadim Dostum
Sevgili Ağabeyim Ozan Garip Yadigar Hocama
İthaf ediyorum Yaşamı boyunca Sağlıklı bir ömür dilerim.
..........................................................................................
Şiirimi Okuyup Anlayan Hisseden Dostlara Selâm olsun.
OZAN GARİP YADİGARIN KENDİ AĞZINDAN BİYOĞRAFİSİ ŞUDUR!
1949’da Çorum’un Merkez Ömerbey Köyü’nde doğmuşum.
Bu arada fakirliğim önümde duran bir duvardı.
Bunun sebebi babam Mehmet’in 30 yaşında ölmesi, annem Satı’nın 3 çocukla 25 yaşında dul kalmasıydı.
Ben kırk günlükken ismim önce Kazım’mış. Babamın kucağına beni veriyorlar, babam hasta yatağında yatıyor, ben ağlayım, vah kadersizim, demiş. Bunun ismini değiştirin Yadigar olsun, demiş. Nitekim Kazım ismi babam vefat edince Yadigar olmuş. Benim garibim kimlerin kapısında kalacak, demiş. Garip Yadigar ismini babamdan almışım.
Köyümüzde okul yoktu. Aslında okul vardı ama yıkılmış veran olmuş. Benim abim ilkokul 3’den çıkmışlar.
Okul çağına geldiğinde ilk yapacağım şey okula gitmekti.
On on iki yaşlarına geldiğimde kuzu çobanlığına başladım köyde, abim davar çobanıydı ben de kuzu çobanlığını aldım.
Kuzu çobanlığı yaptıktan sonra terfi ederek koyun çobanlığına başladı. Abim de sığır çobanlığına terfi etti! Abim başka köylerin azaplığına duruken ben bu sefer sığır çobanlığına terfi ettik, anam ben ve kız kardeşim bu işi yaptık.
Böylece hayat devam etti. Çobanlık yaptığım dönemlerde okuma yazma da bilmiyorumdur. Koyun kuzu çobanlığı yaptığım dönemlerde alfabe aldım. Abim ilkokul 3’ten ayrıldığı için bana alfabe harflerini öğretti. Kuzu güderken çayın kenarlarındaki kumları düzeltip elimdeki çöplerle kumların üzerine yazı yapmaya başladım. “Ali al, topu tut” yazılarını öyle yazdım. Okuma yazmayı öyle geliştirdim işte. Sonradan şehirde dışardan imtihana girerek ilkokul diplomasını aldım, 18 yaşlarında. Tuğla fabrikalarında öncesinde üç dört sene çalışmıştım. Askere 1969’da gittim. Askerden geldikten sonra hayata başladık. İlk defa Çorum’da tırbıratör denen, bir zaman PTT’nin kullandığı küçük araçlar vardı, onları kullanırdım, şehir içi nakliyatçılığa başladım, eşya taşırdık hep.
1974’de Anadol marka bir taksi aldım. Ağır vasıta ehliyet aldım. Taksiciliğe başladım Çorum’da.
1978’de ise bakkal dükkânı açtım. Bakkal dükkânının kapısına bir güzel şiir yazdım. “Yeğin gidin dostlar bakkal bizimdir” diye. Gerçekten de bir de baktım ki dükkânda mal kalmamış, veresiye isteyene vermiştim, sonunda iflas ettim.
Ve Yunanistan’a gemici olarak kamorot olarak kaçak gittim. Yedi arkadaş gittik beşi geri döndü ikimiz kaldık. Elde sazda gittik, müzisyenim, dedim. Gemilerde çalışmaya başladık. Bu arada gemiyle Kıbrıs’a, İtalya’ya, Beyrut’a, Mısır’a ve Bursa Gemlik Yalova’ya kadar geldik. Tekrar geri dönüşte Madagaskar’a alçı götürürken Hint Okyanusu’na girdik, gemi orda battı. Gemi batarken ben de güvertede şiir yazıyordum. Akşam saatleriydi. Ali ismindeki arkadaşım gemi batıyor, dedi. Sazı elime aldım, 25 kişi mürettapı vardı. Eşyalarımızı aldık, dışarıya çıktık, gemi yavaş yavaş battı, elimde saz, valizler, öylece bakakaldım…
Uyarı fişeği attılar. Gemiler yaklaştılar bizi aldılar. Biz canımızın derdindeyiz, sen de sazının derdindesin, at şu sazını, dedi arkadaşım. Ben de dedim ki; onu atamam ben onu Türkiye’den getirdim, oraya götüreceğim, böyle bir anım var. Bizi kurtardılar. Kuveyt gemisi bizi Aden’e getirdi. Aden’den uçakla Kuveyt’e oradan Yunanistan’a gittik, ifade verdik, sonunda Türkiye’ye geldik. 6 ay orada çalışmış oldum. Bizi Türkiye’den geri alacaklarını söylediler ama bu hala olmadı.
Garip Yadigar pes etmedi bu sefer Almanya’ya gittim. Almanya için müracat ettim, Ankara Merkez Bankası’na. Dövizi Merkez Bankası veriyordu. Dediler ki, sen yurt dışından gelmişsin iki sene gidemezsin, dediler. Hanımefendi bir kağıt istiyorum, dedim. Ben orada bir şiir yazdım. O şiir elden ele dolaştı. Beni içeri aldılar, bana sordular, sen kimsin?, dediler. Ben de kendimi anlattım. Onlar da; bu işlem Garip Yadigar Hayta için geçerlidir, deyip bana bir iyilik yapıp az bir dövizle beni yine saldılar. Ben yine elimde sazımla yurtdışına çıktım.
Almanya’ya girerken otobüsü durdular, içindeki 45 kişiyi indirdiler, herkesin işçi olarak gittiği öğrenince onları bir kenara çektiler. Bana sordular ben de şiirlerimi, sazımı, basındaki yazıları gösterdim. Tercümana banimle ilgili sordular, o da doğru söylüyor, dediler. Ben de çalıp söyledim, polis sordu tercümana onlar olumlu şeyler söyleyince bana onay verdiler. Ben Almanya’da iki yıl kaldım ama iş bulamadım. Polisten hep kaçıyordum. Ama bir gün bir polis beni yakaladı. Bir çalışma kampı vardı ya oraya gidersin, ya da Türkiye’ye gidersin, dediler. Kampın durumu çok kötüymüş ben Türkiye’ye tekrar geldim.
Hayat devam etti.
Tabii bu arada üç çocuk var, onların rızıklarını temin etmek gayreti var. İnişli çıkışlı bir süreçte nice sıkıntılar yaşadım, İran’a da gittim, Irak’a gittim kamyon şöförlükleri yaptım. Çok da darbeler yedim.
Hayatı kolay geçiremedim, büyük sıkıntılarla bu yaşamı kendi gücüm ve ailemin desteğiyle kazandım.
1992’de her şeyimi kaybettiktden sonra İstanbul’a geldim. Burada seyyar köftecilik yaptım, çaycılık yaptım, milli piyangoculuk yaptım, selpak sattım, çorap sattım. Sonra çay ocağı açtım, köfte salonu açtım.
Çocuklarımı İstanbul’a getirdim. Çocuklarıma liseyi bitirttirdim. Üniversiteyi bitirttirdim. Üç çocuğuma da üniversiteyi bitirttirdim. Küçük kızımı şiirle, aşıklarla tanıştırabilmek için küçük iken saz evlerine götürdüm, Türk halk müziğini sevsin, diye. Türk Halk Müziğini sevdi iki üniversite bitirdi; İTÜ Şan Bölümü’nü bitirdi. Beş yılda İzmir’de Sinema Okudu. Şimdi de öğretmenlik yapıyor.
Yazdığı binlerce ŞİİRLERİNDEN 1 adet Örnek verelim.
BİZİM MEYDANIMIZ
İncinsek te incitmeyiz canları
Bizim meydanımız yar meydanıdır
Paklanmış biliriz ol mihmanları
Bizim meydanımız pir meydanıdır
Ser veririz sır veririz can dosta
Kırk yıldır kaynayan çıraktır usta
İnsanı hak bildik biz bu hususta
Bizim meydanımız har meydanıdır
Hakkı hakikatle barış biliriz
Her gönülden gönüle varış biliriz
Öz vatanı karış karış biliriz
Bizim meydanımız er meydanıdır
Bir gramı bin olsa da satılmaz
Mürşidi ehline münkir katılmaz
Göz ile görünmez elle tutulmaz
Bizim meydanımız sır meydanıdır
Enel Hakkım haktır haktan olmaktır
Hakka baş bağlamak hakkı bulmaktır
Paklanarak bir deryaya dalmaktır
Bizim meydanımız ser meydanıdır
Garip Yadigârım bir kuru yaprak
Kuru yaprakları var eden toprak
Gel gir cemimize inanmassan bak
Bizim meydanımız var meydanıdır
............. Ozan Garip Yadigar
Şairimize Ozanımıza Sağlıklı bir yaşam dilerim.
5.0
100% (24)