7
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
753
Okunma
Parlak ve telaşlı
çok manidardı
bu sabah sen bakışlı güneş
çocuklar el ele tutuşmuş bekliyordu
kağıt uçurtmaları uçurmak için
ve sen bakışlı güneş
gülümsüyordu onlara
bayram havası yaşıyordu
kır çiçekleri ile
kanatlarında sedef biriktiren kelebekler
ve aralarında gözü yaşlı bir güldü
seni bana anımsatan
koparılmıştın körpe duygularının
bahar’a meyilli bakışlarından
ay küskünlüğünü ilan etmişti
yıldızlar sürgündü puslu gecelere
ve sen dönüyordun hüzünle donanımlı bir çarkın içinde
senin bakışlarının konakladığı
her yerdeydi masumluğunun gök rengi
dağın zirvesinde dik duran
bir sümbül kadar güçlüydün
dağ eteklerindeki kardelen kadar dirençliydin
şimdi kuru dallarında hiç yaprak yeşermeyecek ağaç kadar sevgi ikliminden yoksunsun
bilmediğin bir dünyaya sürgün edilişinin manidarlığını bilmeyişin
kılıcı keskinliğindeydi gözleri fersiz celladın
gülüşlerin eksik kalmıştı bakışlarının masum köşelerinde, saklanmış ağlamaya hazır bulutlar gibi
suçluydu herkes lakin sen suçlarla örülmüş bir kafesin içinde,
esaretliğin verdiği canhıraş bir afetin altında ezilmiştin
kafesin hangi dehlizine parmağını uzatsan suçunu uzatıyor ama ömrünü kısaltıyordun
uğrak yerin kalmamıştı tükenmiştin
yaşamın bütün zorlukları omuzlarında uykusuz geceler diziliydi göz kapaklarında körpe duyguların yüreğinde paramparça
sen delişmen bir denizin yağmur öncesi haliydin
avuçlarına kına diye kor ateşini çaldıklarında
müebbete mahkumiyetin bağırıyordu avaz avaz masum bakışlarının düştüğü her mecrada
Hülya Çelik
5.0
100% (12)