1
Yorum
3
Beğeni
4,8
Puan
687
Okunma

Dinmek bilmeyen bir sızıydı sol
yanımı kuşatan gönül yarası;
Ahlar içinde cebelleşirken mazinin
o unutulmaz hatıralarıyla ,
Benliğimi saran derin bir ’off ’tu
patlamaya meyilli kulaklarımı
sağırsızlaştıran ağıtların,
Ve sükut-u hayale uğrarken közden
bitap düşen arsızlaşan duygularım,
Dilsizliğinin bedelini gözyaşlarıma ödetiyordum
nefretin sinmesin yüreğime diye..
Bitmek bilmeyen bir ihanetti sırtıma
saplanan hançerlerin izini ölümsüzleştiren
gönül yarası;
Dağları inleten bir haykırıştı umut
çığlığının en kuytu ücrasında yankılanan,
Ezgiler durmadan söyleniyordu bedenimde
yaralar açarcasına,
Ve kalemi tükenen bir Şairin son sözlerini
anımsatıyordu çaresizlik kokan mısralar,
Nakış nakış işlediğim satırlarıma
yokluğunu sermeyesin diye...
Dönmek bilmeyen bir çıkmaz yoldu
tüm kapılarını yüzüme kapatan
gönül yarası;
Sensizliğin zehrini yudumlatırken
kuruyan dudaklarıma,
Hüznün, aşk şarabıyla gururumu
ayaklar altında eziyordu ,
Tatlı bir tebessüme muhtaç
kalmışken eriyen bedenim,
Kirpiklerimden usulca yaşlar süzülüyordu
harabeye dönen sevda bahçeme,
Ve ellerinle örerken nefret
tohumlarını boğazıma,
Ben her gece adına nağmeler
diziyordum dolunayın omuzlarında,
Mutsuzluğun gözaltında ayrılıklar
incitmesin seni diye...
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)