2
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
860
Okunma

Sesimiz kısılmış
ince şeyler düşmüş üzerine
incelikli ağzın
ağzında bükülüyor dudağın
İnce şeyler kapmışsın sevgilim
nezle gibi
Ellerimde asal sayılardan bir yer
Bir gök
delindiği yerden boşalıyor
buna yağmur diyoruz
Küflenen duvarlarda
gazete kağıtları
gecekondu olukları
gece soluk alıp verilen ağız araları
Yüzün
yüzünün sağ yanı, öpülünce kızaran yerlerin
Bakir yalnızlığımı bozan gece yarısı
tiz bir çığlığın doruk noktasında
yağmurlu bir sonbahar sabahı kadar sıcaksın yatağımda
Diyorum ki
sardığında zemheri bile geçer
noktalar birleşir
virgüller titrer
ünlemler
birbiri ardına ses olur
Sesler hem uzaktan hem yakından hoş gelir
ama
yakınında bırak beni
Ağzım doymaz yoksa tenine
Yol enine geniş
boyuna uzun ve sadece ayaklarım var
yorulurum
yorulmam
Tıkanırım arada sigaradan sebep
tükenmem.
Sevdiğim bir şehirdeki
tanıdığım herkes ölmüş
herkesin ölümlülüğü geldi aklıma
Yaşayacak kadar uzun olan günlerimim hepsi
senin koynunda
Ve yine konuşacak kadar uzun olan günlerin hepsi
senin gözlerinde başlıyor
Akşamdan kalmayım
düşüncesi bile
kalbimi yoran ihtimalleri çözdüğüm gün gibi
sürüklüyorum kendimi
Ben en çok yine sana gurbet
ve sen en çok yine bana memleket
Kuşların
eti
ve kanı dişlerimin arasında
huşu içinde ki
huzursuzluğumun kıymetli kişisi
Geçmiş şiirlerimin içinde
eski sözler
söyledim sana
ama
eksik söyledim
sensiz uykular
giyilip bir yana bırakılmış bayramlıklar gibi.
Şarap
anlam ifade etmiyor
şehir anlam ifade etmiyor
Tek başına gülümsediğin hüzündür
senin yüzün ilkbahar ve ötesi
5.0
100% (10)