1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1278
Okunma

Eski bir Endülüs mabedin avlusunda
Bir kuşun avazına takılmış
Soğuk sütunlara sırtımı dayadım.
Şehrin son kalıntısı gibi duran yıllar geçti önümden
Duydum ki
Benim ağlayarak geçtiğim o yıllardan
Sen güle oynaya geçmişsin
Fırtınaya yakalanmış saçlarınla
Gövdemi sıkı sıkıya sarıp,
Ruhumu koparmışsın asılı durduğu ağaçtan.
Çok sonraları fark ettim
Seni üzerime astarsız giydiğimi,
Ve içimdeki sazlıklarda ağır ağır battığımı.
Senden sonra
Uğuldayan bir iç yarası büyüdü bedenimde
Yalnız bir kavak ağacının göğe yükselişi gibi
Ya da evini terk eden bir kızın acısı gibi
Üst üste giyilmiş kabuksuz yaralar..
Kaçmak için bu acıdan, pencereleri taşladım
İç kırıklarım ciğerlerimi kesti, kanadı her yanım
Ben iyileşmek için şehrin meydanlarına inerken
Şehirler ve sokaklar sen biçimlendi
Gölgeler ve yollar sana uzandı yine
Bir mağara dolusu sarnıç arasından
Leylak koktu her yer
Nehrin yatağına uzandım
Düşümde bir kapı aralandı
Elinde bastonuyla Tarkovsky girdi içeri
"Sonradan yapılan hiç bir iyilik
Yapılan kötülüğü bastırmaz" dedi.
Önce ölümle tanıştırdı beni
Sonra da öldürdü seni...
5.0
100% (4)