1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
656
Okunma
kapkaranın ebabil göçüyle gelen tonları
güz kutupları kendi dönencelerinde
sesine alışamayan sarkaçlar gibi dolanır
zihninin mağarasında yaban güvercinleri saklanan tarih
yılların aşındırdığı özgün dayatmalarıyla
ezbere çizilir rivayetlerin duvarlarına
ağaca asılan yeniçerinin bıçağı gibi boşlukta sallanır gerçek
afrika’nın uzak dağlarına düşen yağmura değen kuşlar
bozkır talazlarının post-modern pasağıyla arındı
kentleri derin vadili platolar olan dostları özlüyorum
uzaklarda hala, üzerlikleri simetriyle dizen insanlar var
çetene yapraklarına çarpan ışımaları gözleriyle karşılayan
uykusuz bir ceninin huzursuzluğu
avutulmamış onca kalabalığın sancıları
kendi boyuna denk olamayan gölgelerin
gelip gitmeleri gün içinde
umudu ve hüznü karnında taşıyan gebeliğin erkencilikleri
kim ki; kendi adıyla tanışırsa yalandır
zamana edilen eşlikte
kaybedilen namusun paslarıyla ricat eder belki de
gece olsa
uyusak
yüzlerce yıl
5.0
100% (2)