6
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
513
Okunma
kurşun kalemin hırsla basılan kırık ucunun
beş bölü dördüyüm...
iki kere ikinin inatla beş ettiği bir vakitteyim
ve yırtılmış bir yaprağın lirik ağıdında
açılmış uçsuz bir eşiğim kendime...
bucaksız düşüncelerin kendine denklem bulamadığı
uçsuz bir hayatın engamesi var içimde
ne bileyim...
fincanın üşümüşlüğünü kahve ile giderebiliyorum
ama sensizliği gideremiyor hiç bir şey...
ve falların ipsiz ümidinden tutunup
yeni fasıllar açana dek hafiflemeyecek hüznüm
gün sorumlarına cevabı olmayan gecenin
genzime kaçan acılarla sotelediğim bir hüzün
saat döngüsünün ikinci doğru gösterme vaktinde
öylece duruyor bakışların
balkonun paslı korunağına asılmışım
rüzgarın sen yönünden hasrete esişinde sallanıyorum
ve uçsuz bir boşluğa dalıp gidiyor gözlerim
ötesi belirsiz, berisi anılar karargahı
dilimin damağıma küs durduğu bir ağızla
dudaklarımın basıncıyla sıkışıyor kalbim
seni ve sensizliği eziyorum güzafımda
bugün yeni bir ağrı keşfettim
sol yanımın üst kaburgası altında
doktorun teşhis, ilacın tesir edemediği bir ağrı
göç arefesinde leyleklerin grip olduğunu okumuştum bir masalda
uydurulmuş olma ihtimaliyle beraber
mantıklı geliyor nedense bana
sıçanların betonu eşme azmi ile gidenin aşkı öldürme gayreti aynı
ki her aşk, aşığını da öldürür beraberinde
bugün yediveren bir mevsimin gül deren arı kovanı içim
renk körlüğümün, ağız ekşiten bir tatla
hırpalanan yanımdan geçiyor yorgunluğum
kirpiklerimin vadisinden sana uzanırken
üstümü tenha örten bir zemheri yağıyor
gecenin sessizliğine neyzenlik ederken rüzgar
sükutun çarpışan çığlıklarında
bir semazen boynumun büküklüğü
bilme...
nicedir hiç bir dilde haletimi bildiremiyorum
nasılsa...
5.0
100% (11)