0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
584
Okunma
Soru üstüne soru;
Nerden geldi bu güzel bahar?
Kim bu Ekrem İmamoğlu?
Niye esti özgürlüğü muştalayan rüzgar?
Nasıl sulandı kıraç-çatlak topraklar?
Niçin yeşerdi birden-bire ağaçlar-çimen?
Neden umutla dolu seçmen?
Zaman henüz erken sevinmeye
Kiraz Ağacım.
Şimdi içimdeki acım,
bir dosta ’Güle-Güle!" demeye;
"Dop-dolu
yem-yeşil tomurcuklu,
gencecik dallı
bir ağaçtı.
Tam meyva vermeye hazır iken,
bu çiçeği burnunda Küçük İskender adlı şair,
bu genç fidan devrilivermiş erken.
-Büyük demiyorum, onu zaman gösterir-
Bizede giderken;
" Şiirle kalın!" demiş
ve sessizce
çekip-gitmiş.
Tohumuyla-tomurcuğuyla
hesabı kesmiş,
yani dostça ayrılmış aramızdan,
düşmüş kara toprağa;
Eş-cins diye bu şaire bok atmaktan,
utanmıyorlar Kiraz Ağacım, utanmıyorlar!
Onlara göre;
Ya siyah, yada beyaz imiş cinsiyet.
Demek ki bunlar düşmanlar gri’ye ?
Yada;
Güzele-doğruya-inceye,
güneşin 7 aydınlık parlak rengine,
vede aradaki eşsiz-özgün tonlara...
Dayanamıyorlar Kiraz Ağacım, dayanamıyorlar!"
Neyse ,
gel istersen biz
haziranda gelen şu son SONBAHAR’a da bir bakalım
Kiraz Ağacım,
bakalım-bakalım da Reiz’e ağıt yakalım;
"Yaprak Dökümü" bu
Reiz,
geliyoruz biz!
Sen istersen de; "Bağ Bozumu";
" Sarardı akape’li yapraklar !" derim ben,
-kökü çürüktü zaten-
bu yalancı ağac, kurtlandı,
Acaba içinde paralel-parazitler mi vardı?
Bu iş ağaç kesilene dek gider,
Reiz’in bir seçimlik ömrü kaldı
Kiraz Ağacım oda biter.
5.0
100% (4)