9
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1571
Okunma

Göğün lanetli tapınağı
Bir lades sunuyor doğaya:
Şen sesinde ölümlülerin bir armağan aslında
Sahip olduğum yetilerim
İlla ki yetim yüreğimin de mağduriyeti.
Suçlandığım gün gibi aşikâr, mavi yürekli dev:
Susam sokağında peşindeyim dökülen susamların
Oysaki ne kuşum ne de bir kukla:
Avazım kadar sustuğum değil mi ki öğretilen?
Varlığımın verdiği ziyana da
Minnettar olsun Tanrı:
İçimdeki safiyet
Aşka sunduğum bunca gözyaşı
İnsanlığın nedameti
Yüzdüğüm denizlerde bana hediye edilen bir lanet
Oysaki ben aklımı bozduğum kadar rahmetin
Dokusunda serili üzünçlerin yatılı misafiri.
Ela gözlerinde yalnızlığın
İçtiğim değil de hani;
Derdest olduğum yüreklerin kumpası
Elime verirken bohçamı
Ve içinde şiirlerim
Ve içinde yalnızlığım
Ne gelinlik ne de kefen arzu ettiğim
Bir damla huzur bir de sevgi
Hani olur da bahşeder insanoğlu.
Güleç yüzümde solan yapraklarımın mimarı
İlla ki bakir yüreğimin açmayan çiçekleri:
Benlik bir mizansen
Göğe kanat takıp da uçmanın hayalleri:
Devirdiğim şişelerce hüzün
Metruk kentin elemi
İçimi kıtladığım bir şiirde
Elemin hâkimiyeti
Bir de acımasızlığına şerh düştüğüm
Cümle âlem koyamazken nefsini yere göğe
Sunumu adeta İlahi acının
D/okunulmazlığında yazdıklarımın
Köhne hevesin bam teli
Sınandığım nüfuslu kalabalığın
Tanrı değil miydi hesap vermem gereken?
Azıcık neşeme O bile sahip çıkamazken
Kayıtlardan silin adımı
Doğduğum günde kalan soyağacı
Beylik bir hevesle kıramadığım zincirlerin de son halkası.
5.0
100% (14)