5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1485
Okunma
Gönül dergâhında,bir mürid, Şeyh’inin rızası dışında açık olan gönül kapısının eşiğinde, kırkyıl dahi geçse beklemekten usanmaz. Haz alır,pişer, olgunluğa erişir. Açılan o kapı aslında gönlünde açılmıştır.
Yıllarca arayıp ta,
Geç bulup.
Çabuk kaybetmekten korktuğum.
Dil-rûba’m.
Bu gönül, nasıl böyle,
Sensiz ve sessiz yaşamış.
Bunca ömrü neşesiz.
Beni terk etme...!
İlk terkeden sen olma...!
Yıkma...!
Sırça sarayı.
Tamiri yok, bilirsin.
İlk terkeden ben olayım.
Mezarıma giderken, seni.
Makberimde huzur dolayım.
Mahşere kadar, gönlünle.
Seni bekleyeyim, mizan’da.
Mah-cemâl’in ışık olsun.
Beraber girelim, firdevs-i alâ’ya.
Sonsuzlukta, seninle olayım.
Sen ol, benim yoldaşım.
Gözlerinde kaybolayım, güzelliklerde.
Bir nûr oldun, ruhuma damlayan.
Okyanusum oldun, sinemde.
Güneşim oldun, sevgimde.
Benliğinde kölen oldum.
Dünyanın en mutlu kölesiyim.
Ey...! gönlü güzel vefâ-zen.
Bu aleme sedâ olsun.
Gel ney gibi, hazin hazin.
İnleyelim, sûr’a dek.
Gördüm ki gül-nihâl’i
Hüsn-ü zülâl içinde.
Çeşm-i gazâl’ın sinemde.
Sırr-ı ezel oldu, mahrem-i esrâr’ın.
..................Esk-2008