1
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1349
Okunma
Dostum dedi ki, onca şiir yazdın, hep bekledim Veysel’e de bir şiir yazarsın diye, yazmadın, bir şiir borcun var...Eh borçsa ödenmeli dedim ve bu dörtlükle girdim, bakalım neler göreceğiz...
O kara topraktı, hem yeşil yaprak
Karanlık gecede bir gül busesi
Bu dünyadan gelip, geçti yakarak
Bir ney iniltisi, bir pınar sesi
Aşkın aşakası, sevdanın piri
Sarıp sarmaladı bütün dalları
Ölünce de insan kalırmış diri
Toprağın üstüne taşıp kolları
Hakka veli idi, Ali’ye deli
Gönül gözlüğünden bakıp zamana
Bozkırda çatlayan bir Selman gülü
Aldırmadan açtı, sise, dumana
Çorak toprakların, çarıklı devi
Gönül dağlarını gezdi bir ömür
Önü uçurumdu, sevdası sevi
Her kazmada elmas kesilen kömür
Bana sormayın da toprağa sorun
Kaç yaralı yar almıştı koynuna
Bastığınız yerde düşünün, durun
Birde bakın şu dağların boynuna
Nasıl çekilirmiş bir devin yükü
Kara yerde, kara sevda nasılmış
Hem bir içli türkü, bitmeyen öykü
Her kulağa küpe olup asılmış
Toklar ne anlarmış açın halinden
Yoksulluğa yar olmamışsa bir can
Veysel başım döndü kızıl gülünden
Bütün budaklarım kıpkırmızı kan
Vefasız Esma’nın vefalı yari
Hasım mıydı, hısım mıydı bilmedi
Yol azığın olsun bir avuç darı
Deyip, o gün, bu gün daha gülmedi
Yollar yokluğunla daha inceldi
Dertler kale oldu karanlıklarda
Geçtiğimiz her yer bir Çamlıbel’di
Köroğlu da olsa kalırdı darda
Sazını kurarken beyaz barışa
Gerdi bam telini sonuna kadar
Erenlerle girip uzun yarışa
Göğü uçmak yaptı, toprağı kader
Kurbanı olurken derin bir ahın
Gömüp göz yaşını karanlıklara
Çıkıp yücelere dönüp semahın
Şİmdi rüzgarlarla saçını tara
Hayrettin YAZICI