3
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
589
Okunma
bir savaşın içinden ötekine göçen ülke için
içime düşen soluğunun suskunluğu ruha meditasyon türü yalnızlık...
hazır ve nazır olan sabahların
kurulan aynasında yarımlıklar
duran saatlere yaşamak iliştirirken
yüzündeki yaraların tanelerine
gökyüzü büyütür fenerler
açsam bütün perdeleri eminim
mevsimler bana bakacak
iyi günlerden kalan bahçeyi
nüksedip kalbinin yanına
saçlarımı uzatacak rüzgar
o ağaca...
olabilirim
kalabalıklar içinde çirkin ve soğuk
duvarları niye dövüyorsun ki çocuk
papatyası kayboldu diye camın
sadece benim ol dedim
öl çocuk demedim ki
seninle uyurken
umudu sevdim
hep...
fırtınalarla boğuştuğun gülüşlerini
ayak seslerimde dolaşan şarkılara dök
yağmur yağınca söylesin
yol yorgunu toprağın sesini
avuçlarında tarih
edebiyat ve insanlar
rafa sırayla yerleştirilirken
anlıyorum konuştuğun dili
ulu bir düşün nefesinde
dualarla yaptığım saksılar
mavi bir heyle umudu taşırken
güneş her yerden doğuyor
karıncalar ekmek taşıyor
yuvalarına
öyle bir yerde
öyle bir günde
tutup ellerini
ayağa kalkıyorum
5.0
100% (8)