2
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
720
Okunma
Bozuk paralarımı sayıyorum birer birer
kimisinin üstü yırtık kimisi parlıyor yeni yıkanmış
çabuk çabuk,çifter çifter çıtırdıyor kabuğunda
lalelerin uzaması gibi,bükülmesi gibi en güzel yerlerinden
ellerim aynı işi yapıyor,bedenim aynı
utanıyorum
bu kadar demir yığını nedir
ele güne karşı çıplak kalmak için
onca üşüdü balkonda bir çiçek
ne bir su istedi benden
ne de aciz kaldı boynunu bükmekten
utanıyorum şimdi pencerelere karşı
boşalırcasına ıslanan şu camdan
çın çın çın
iniyor poşetlerden bozuk paralar
çocukluğumdan kalma
eski bir beş kuruş
neredeyse iki parmağım kadar kalın
ve bir ses oturdu içime
çok öncelerden bir ses
ne olduğu bile bilinmeyen
bütün fasılları es geçmiş,karlar altında
duvarları sabır taşından
asfaltında koşuşturuyor iri ayaklar
burada da yalnız değilim elbet
ufuk aynı,üstüne uzandığım çimen aynı
ne ayak kaldı basılmayan ne iri iri yağan yağmur
ne zaman bu karanlık sesi koklasam
korkmaya başlıyorum üryan kalıp
ve her şey tekrar
iniyor tepemizden
çın çın çın.
’Ekim