17
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
2060
Okunma

Nikahlansak ta her ne kadar
Zemb ile zuhurla
Hayat bizi hep boşadı güzellikten
Ağarmayan tanların ertesi gününde bıraktı
Öylesine çaresiz
Arsız ve kanarcasına
Oysa biz hep yağmur kokan coğrafya’nın
Kar ile harmanlanmış çocuklarıydık
Dal gibi yeşermiştik zifirin gölgesinde
İstabul kadar yorgun
Dünya gibi yıpranmış
Ve hiç avutulmamış birer ağrıttık
Sevdiğini yitirmiş genç bir kızın dudağında
Ne ara büyüdükte yandı bağrımız
Ne ara ayrılık şarkısı mırıldandı dilimiz
Ne ara tünedi hayatım gam yükü üstümüze
Neden peki bedendeki bu yorgunluk
Nerden bulaştı yüreğimize bu sevda
Ve aşk acıları
Asrın bütün korlarına maruz kaldı sinemiz
Kirlendi gözlerimizde kocaman gök yüzü
Oysa ben maviyi severdim
Renkler gözümüzden kararmadan önce
Ali yeşili
Emre sarıyı
Ozan beyazı
Ben göğe sevdalıydım gecenin yıldızlı mavisine
Ali’nin bütün düşleri murad almaktı en yeşilinden
Emre’nin güneş tutkusuydu sarı
Genliği ve ölümü unutmasın diye
Ozan’ın yüreği masumiyet kokardı en beyazından
Büyüdükçe yitirdik bizim olanı
Büyüdükçe yitirdik saflığımızı
Büyüdükçe ayrıldı yollarımız
Şehirler arası otobüs terminalleri pakladı sancılarımızı
Gecenin kötülüklerini içinde barındıran
O en sarhoş yürek boşluklarında
Sabahın şerine çanak tutan
Gün yüzü görmemiş sancılarımızı
Ondandır belki
Nikahlanmak istesekte her ne kadar
Zemb ile zuhurla
Bir tren çığlığı böldü düşlerimizi
Bir yalnızlık istasyonunda
Ellerimiz sevdaya daha merhaba demeden
Mehmet Kılıçel
5.0
100% (14)