1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
884
Okunma
Kapıyı vurup hızla dışarıya kaçmıştı kadın.
Karanlığın içinde yok olup gitmek görünmez
olmak istedi yüreğinden. Ardında bıraktığı kendisi mi,
gençliği mi, yoksa anıları mıydı.? Yürürken hakim
olamadığı göz yaşları, acıları mı, yoksa pişmanlıkları mıydı.?
Amaçsızca yürüdü karanlığın onu yok etmesini istercesine.
Kime gidip sığınsaydı, derdini kime anlatsaydı.?
Yüreği kor gibi yanarken, öfkesi dağları aşarken
nasıl da suskun kalıp kapıyı ardından çekip gittiğine
kendisi de şaşırmıştı. Geride bıraktığı yok olan anıları mı,
yoksa acımasızca yaşattırdığı anların intikamı mıydı.?
Geçmişin anıları içini böyle acıtırken geleceğe nasıl
umutla bakacaktı.? Kırdığı zincirleri kimle dolayacak nasıl
umut edip yaşayacaktı.? Sabaha kadar deli gibi karanlıkta
kaybolmak için dolandı. Günün ilk ışıkları ile acısı daha da
gün yüzüne çıkıp arttı. Çareyi çaresizce kadehlerde aradı
ama kendine geldiğinde aynı acı kor gibi yüreğini yakmaktaydı.
Nefret, intikam, acı hayatını bulandırdı. Ümit etmek, umut etmek
sevmek, özlemek, beklemek ne zamandı, hangi zamana
kalmıştı bir türlü bulamadı...
5.0
100% (2)