11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1798
Okunma

Vuslata gün seçerken
Bir şey düştü elinden yere
papatya olmalı
Bilmem ki nasıl anlatılır
İçimde o sesin en nadide hisleri
Gözlerim seni yitiren yollara baktı
İçimde bir his var fer kalmadı özümde diyor
Gidersen eksilirim
Geride yitirilmiş bir basit aşk gibi
Yeminleri bozdum, adı kötüye çıkan günahlar gibi
Bin nemrut yükledim yüreğime
Kaybolan dildaşım, ah sol yanım
Yıldızlar döküldü birer birer
Sözüm, cevabım asılı kaldı
Unuttum tüm makamları
Bütün acılara kucak açtım, hepsine yer vardı
Sıyrılıp gelmekteydi seher
Türkülerde eskisi gibi samimi değil
Hiç başlayamayabilirsin
Yaşlılığında kalan bir tel saç, onunla başla
Artık masaya bir tabak eksik koy
Evcilleşmeyen gönüller kifayetsiz kalır
Onunki içler acısı, görmediler
Tutarım ben yasını senin yerin apayrı!
Anımsarmısın ne anlama gelir hüzün dediğimiz şey?
Mantığım direndi yorgun bir eylül akşamı
Vuslatın tınısının en dokunaklı yeri
kemendin bir ucu senin avuçlarındaydı
sal gitsin…
güzel bakan adam
Yoksa huzur bulamayacağım bu dünyada
Beni rendelerken tüm gücüyle hasret
Ne rüzgâr eser hafiften
denizin sesi de o geceye has
Gece böyle sessizken
Serinlik vurdu korulara
sabahın uykuya yenik düştüğü saatlerde
haber ver gözlerine!
Bülbüller sen yokken ağlıyor çocukluğunda gibi
kirpiklerin ıslak mı, değil mi, biliyorum
Ey serseri sevgilim seviyorum kime ne?
Senden sonra gelen aşkları nadasa bıraktım
Ko yarın sabah ortalık ısımayı versin
Kara yas tutsun güneş, ışığını sarkıtmasın
O sabah gökyüzü bulutlarından bir kaç damla yaş döksün!
KAYIP YALDIZ