3
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1632
Okunma

Evcilleştirme
Kekik kokusunu saksıya sığdırmak
Ya da erik ağacına kurdela bağlamak
Zamanın ayaklarını sürerek geçtiği bu yerde
Hiçbir şey garip karşılanmıyordu.
Sallanan sandalyeler yaşlılar için değildi üstelik
Her oturana yaş aldıran hüzünlü anılar durağıydı.
Rüzgar durmadan yapraklarla sevişir
Gökyüzü hep mavi, deniz hep bucaksızdı.
Aynalar peki
Aynalar bu fotoğrafın neresindeydi
Ya kırılan yüzler?
Tezat
Yüzüm kapalı kapılar dışında kalmış gece
Kahramanını yitirmiş masalın itirafıydı
Bir yürekte gerçekten ısınmamış olmanın tarifi
Kalemin sakındığı vasiyetti
Küllükte biriken antidepresanların çaresizliği
İkinci kattaki kadının çoğul yalnızlığıydı
Hepinizin bırakıp gittiği mahçup anne yüzleri
Avutulmayı bekleyen çocukluğunuzdu
/Ki insan en çok çocukluğundan kanar/
Yaşamak denilen afili sözcüğe edilmiş küfür
Yüzüm biraz haklı biraz utançtı.
Avuç içi
Birbirimizin avuç iç çizgilerinde büyüdük oysa
Hep ölüm zamanını kestirmek için bakılan o yollarda
Giden sesinin yokluğuna alışmak
Ellerimi oyalamak
Yalnız yamaçlarda yalnız bir ağaca ağlamamak için
Bildiklerimi avuçlarımda sıktım
Fırtınalar yutmuş kalbimi
Çerçevesi kırık bir fotoğraf ele verdi
Kendimi kendimde
Kendimi senin avuç içlerinde yitirdim
Tozlu bir aile albümünden bulup
Çıkarabilir misin beni yeniden?
Gölge
Kırılıp en dibinden
Düşen dalın yükseklik korkusuyla
Birbirine benzeyen suratlarda
Kaybolmanın dibindeyim yine
Oysa sen gölgene şarkılar söylüyorsun
Benim ölümü özlediğim yosun kokulu sokaklarda
Hiç yaşamamışım gibi
Sen beni hiç sevmemişsin gibi.
Unut
‘’Bekle beni’’ demediğin mektuplara küserken çöktü gece
Seni soranlara üçüncü tekil şahısla başlayan
Soğuk cümleler kurduktan sonra
Ben de çıkardım bizi tüm fotoğraflardan
İyisimi unut beni
Havasız bir mahsende büyümüyor hiçbir çiçek…
Necla Bektaş
5.0
100% (4)