1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1509
Okunma

Yola koyulup ötelerden
Güneşin doğduğu yerden geliyorum;
Doruğundan Everest’in,
Himalaya’lardan, Alp’lere yolum...
Kız kızan, ey oğul, ey uşak
Kulak ver sesime, iyi dinle
Otuz, Kırk,
Elli Altmış Milyon yıl evvel
Sancılar içinde
Bir sönüp, bir yanarak
Kıvrım kıvrım kıvranarak
Tetis Okyanusu’ndan doğdum...
Ben karlı yüksek dağların
Uçsuz bucaksız
Bereketli engin ovaların
Dağların kızı Kybele,
Ana Tanrıça; Ana-dolu’yum;
Üç yanım su
Her yanım tarih kokar
Üç anakaranın arasına
Gövdemle köprüler kurdum...
Toprağımda tohum
Kabuğunda
Koşa badem uykum,
Sevdayla dolu düşlerim...
Asmalarda üzüm
Ay’a çıkar yüzüm
Güneşin tekerinde
Elma, ayva, nar
Dağ çiçeklerinde
Çileklerin alına
Sarısına, pembesine
Yaban güllerinin
Yüzüne karışır
Gecem gündüzüm...
Uygarlıklara açılan
Kavimler Kapısı’yım
Hitit, Babil, Urartu
Akad, Elâm, Sümer,
Nemrut’lar
Firavunlar, Neron’lar
Ne Büyük
İskender’ler tanıdım,
Şahlar sultanlar
İzzeti Ali, âli cenabı
Arif olan anlar
Tarife gerek yok
Hepsi tepsi kebabı(!)
Karain Mağarası’nda
Homosapience ile
Dört kitabın dördünü
Musa, İsa, Muhammet
Bütün peygamberleri
Nuh deyip
Peygamber demiyenleri
Birlikte bağrımda
Derin tarihe gömdüm!
Kimi karadan kimi sudan
İmparatorlar, krallar
Hükümdarlar geçiyor
En güçlü ordularıyla
Peşpeşe, ard arda
Yan yana durmadan
Sıradağlar gibi
Doğudan batıya
Batıdan doğuya
Dağbaşları ovalar
Şatolar, kaleler, kentler
Evler köyler, insanlar
Yakılıyor duman duman...
Tarihin dibi yanık
Taşlar kayalar yazılı
Yarı uyur yarı uyanık...
Ay doğar med, batar cezir
Gün doğar cemre
Ruh gibi yetişir Hızır
Hava, su, toprak
Uymayan hiç yok
Yavaş yavaş
Uyananlar pek çok
Güneşten gelen em’re;
Erir başımda karım
Dağlarımdan ovalarıma
Dal dal filizlerime
Endemik çiçekler takarım!
Aydınlık ve Işık Ülkesi’yim
Suların çağlayan şelalesi
Sönmez ateşin
Parlayan meşalesi
Binlerce yıldır yandım,
Daha yanarım
Toprağın kokusunda,
Suyun sesindeyim
Ne kanallar açtım arık arık
Ak suyum ak;
Tüm dünyaya karış
Benimle beslendi uygarlık...
Döndükçe Anadolu güneşi
Bağ bahçe
Bolluk bereket, her yan
Güllük gülistanlık
’Yurtta barış, dünyada barış’
Yaşasın uygarık ateşi
Yaşasın büyük insanlık!
-II-
Ey benim güzel yurdum
Sevgilim, anatanrıçam
Aşk ve ışık ülkem,
Aydınlığım,
Sen benim açlığım tokluğum
Varlığım yokluğum
Susuzluğum
Uykusuzluğumsun...
Toprağın kokusunda
Suyun sesinde
Yüreğimi sana verdim
Ne kadar yazsam
O kadar güzüm,
Ne kadar kışsam
O bahar bakış;
Yaz yaz bitmez derdim...
Yine med yine cezir
Gelgitlerinin içindeyim
Nefes alıp
Göğsün gibi kabaran
Ortanca çiçekleri
Seninle karşımda duran...
Boşuna demedim
Ay Güzelim Sevda Selim
Ben seni ülkem gibi sevdim
Üç yanım su,
Tuzlu sular içinde
Bir yarımada
Bir yarım adam gibiyim...
Başımda ay;
Sen varsın gecede
Uçuyor bir beyaz güvercin
İki gözüm buğul buğul aşk
Iki kanat aşk
Sen varsın göz penceremde...
Zaman büker belimi
Uzatamam elimi
Güneş vurur, kar erir
Çığ düşer
Kar altında
Uçurumlardan
Bi çığlık yankılanır
Bir karaca düşer
Dizlerimin önüne
Bir ozan
Mavzer gibi
Alır sazını eline
Sırtını dağlara verir
Çalar söyler türkülerimi...
Şaban AKTAŞ
30.04.2017 14.17
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
ŞİİR ÇİÇEĞİM
Çiçeğe dururmuş ölmeden çiçek
Ben de şiir açtım bak çiçek çiçek
Zaten ömrü senin için yaşadım
Ömrüm şiirlerce akıp gidecek
Sen en sıcak aşkım, ayla güneşim
Yüzüne pervane olmaktır işim
Gözlerinden aldım gönül ateşim
Bakışın kâlbimi yakıp gidecek
O en parlak ışık, yüzünün nuru
Seni aşkla sevmek hüznün gururu
Gönül aydınlığı berrak dupduru
Sevdam nehirlerce akıp gidecek
Gül gonca dudağın aşkın sihiri
Saçlarında tel tel taşkın nehiri
Nehir boylarınca zakkum zehiri
Sana pembe güller takıp gidecek
Aşk ile tükendi bütün korkular
Çoştu telde dilde şarkı türküler
Aktı gitti şiir şiir güfteler
Aktaş sana türkü yakıp gidecek
Şaban Aktaş
30.04.2017
ÇOCUKLUĞUN BİTTİ ÇOKTAN
Çocukluğun bitti çoktan, şimdi yetişkin aklın var
Aşığın oldum hiç yoktan, gözüm yolda; meraklın var!
Tomurcuktun gonca oldun, dört yapraklı yonca oldun
Yüreğimde kanca oldun; itiraz yok, her hakkın var!
Gün dolandı aya vardın; ay dolandı yılı sardın
Gözümde çağlar akardın, şiirlerime katkın var!
Hasret beni ozan etti, kâlbi kaynar kazan etti;
Tele ayar düzen etti, türkü dillerde hakkın var!
Şaban AKTAŞ
29.04.2017
TİN VE TEN SICAKLIĞI
Ruhumdaki sıcaklık, sen yok isen kaybolur
Nur yüzünde berraklık, gökte dolunay olur
Bulut düşer ardına, ben düşerim derdine
Yağar gönül yurduna, dere tepe çay olur
Hele bu iş ne dümen, her yanda yeşil çimen
Aşkını kâlbe gömen, delifişek tay olur
Ah benim körpe gülüm, dağları tepe gülüm
Seni kim öpe gülüm, aklım çıkar zây’olur
Çöz küpeyi kulaktan, gel öpeyim dudaktan
Gamzeli gül yanaktan, hem güneş hem ay olur
Gözden atılan oklar, gelir bağrımı yoklar
Vurulup pişen kâlpler, dilim dilim pay olur
Şaban Aktaş
29.04.2017 - 12.28
AŞKIN KABAHATİ
Seni niceleğinle niteleyen
Yakınlaştıran, iteleyen
Kendileştiren
Yahut öteleyen benim
Yerli yersiz, hakkındaki
Tek benim düşüncelerim...
Aşık Veysel’in dediği
Tümüyle doğru belki de
Hani diyor ya türküsünde
- Güzelliğin On par/a etmez
Şu bendeki aşk olmasa!...
Yoksa neden bitmesin
Senin ile derdim,
Sen başka bir kenttesin
Ben başka kentteyim;
Yürek kömür sobası değil ki
Avuç avuç
Kömür atıp da gidesin;
Oysa yanardağ gibi
Yanıp tutuşan bendim?!
Kan/kız/ıl sular
Kaynadı fokur fokur,
Taştı gözlerimden
Her akşamüstü,
Batan gün denize değil,
İçime düştü;
Dalgaların önünde yüreğim
Bir deniz kırlangıcı
Kuştu küçücük...
Ne zaman dağlara çıksam
Dereboylarından geçsem
Yabangüllerine,
Ahlat çiçeklerine
Mersinlere
Çiğdemlere, sümbüllere
Nergislere bakarım
Bir de zakkumlara
Dere boylarından geçer
Sahile inerim gülpembe,
Adını yazarım kumlara;
Ay Güzeli Sevda Sevda Seli
Köpük köpük sular yıkar geçer
Ne senden iz kalır
Ne benden/iz
Aşkın ile coşup,
Hasre/tinle kabaran
Yüreğim dalga dalga a(ş)kdeniz...
Yok güzelim
Kabahat senin değil
Tümüyle benim
Seni yakınlaştırıp öteleyen
N/iteleyen yalnızca yüreğim...
*
-II-
AŞKA OD’UN ATIP DURMA!
Şu bulutu bana sorma
Yağmur olup yağıp durma
Aşk içimde derya deniz
Dalga dalga çarpıp vurma
Ölürüm o bakışına
Sular gibi akışına
Her akşam gün batışına
Suya güller atıp durma!
Seviyorsam seni niçin
Benim içim senin için
Tüm şarkılar senin için
Öyle içten bakıp vurma!
Yaşsa aşkın tek çözümü
Al sen ye bu ak üzümü
Bırak şu iki gözümü
Damla damla akıp durma!
Biriciğim, aşkım benim
Aşk yüzünden şaşkın benim
Daha demin taştı demin
Kaynayıp da taşıp durma!
Ruhun astral seyahati
Aşksa kimin kabahati
Kâlbe kurduğun saati
İkide bir açıp kurma!
Bu kâlp seni taşıyamaz
Sensiz kalıp üşüyemez
Sonunu hiç düşünemez
Ateşine şaşıp durma!
Yok mu senin başka işin
Kireç mi yakar ateşin
Aktaş’ı da biraz düşün
Aşka od’un atıp durma!
Şaban Aktaş
28/29.04.2017
MANİDAR DÖRTLÜKLER
Yaramaz yaramazken
Çalarak oy düzerken
At bindi gitti adam
Ana avrat söverken!
Sindirene afiyet
Sindirmemek marifet
Gel sen şimdi millete
Adamlığı tarif et!
Şaban AKTAŞ
30.04.2017
ORTADAN KALKAN
Yarayanı yaramayan
Yaramayanı yarayan
Sayan yaramaz adam
Yardı gitti ortadan
Yargının bağımsızlığını
Hukukun üstünlüğünü
Ortadan kaldırarak!
Bu işte böyle cins bir dal...
Dur, ileri gitme, orada kal!
Seyrediyor cümle alem
İçi dışı kan ağlayarak;
Aç kurt gibi saldırıyor
Yine savaş, yine tamtam
Devirdiği yalnız çamlar değil
Asırlık çınarlar, katran, sedir
Canlar da devriliyor bir bir,
Yaramazın görevi yeniyi yıkıp
Yerine eskiyi dikmek,
Fırsat bulursa ortadan kaldırıp
Halledecek herkesi tek tek!
Daha dur bakalım
Deve kıçı yalayanlara
Şeyinin suyunu da içirecek,
Yaramaz yaramaz derken
Usul usul çaktırmadan
Birer birer yardı
Vardı gitti tek başına adam!
Sindirene afiyet,
Sindirmemek marifet!
Gel sen şimdi bu ülkede
Adamlığı bi tarif et!
Şaban Aktaş
30.04.2017 - 17.29
Yobazlık cehaletten beslenir!
Ş.A