4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
2589
Okunma

Yukarı Tırtar Köykahvesi
(Yıl 1983; Sn Vekilimiz ile gittiğimiz keklik avından eli boş olarak başka yollardan köye dönen ilk benim,
yolda gelirken, dağdan köyün manzarasını tasvir ile başlayan
bu satırlarda 2053 sh de (isminin geçmesi hoş olmayan hikayeler Çal’dan çıkarılmıştır) şiirsel anılar burada köy kahvesi ortamı ile sonlanacak.
bana ve seriye gösterilen tolerans için gönüller dolusu teşekkürler.
çocukluğumda bu köy
böyle tenha değildi
kimi sorsam?
Koca Hüseyin
"epeydir gelmez" dedi.
kimin pazarda,
kimin ovada olduğunu
bir bir sıraladı,
Aşçı Ali’nin oğlu
bütün ayak izleri sundurma
bir kahveye odaklanmış
bu karda kışta gidilecek yer,
yapacak iş mi? varmış.
pencereden süzülen loş ışıkta
yükselen kör sigara dumanı,
acı tütün kokusu
ve burcu burcu demli çayın buğusu
eskimiş afişler duvarlarda
yerler masaların ayaklıkları
sandalyeler çamurlu
kamış döşeli tavanda
direklerin başı, gözaraları badana bulaşığı,
camlarıda istila etmiş pencere boyası,
bir köşede tozlu asma kilitli
gömme erzak dolabı,
kesme şeker, çay, bardak kolisi
karşı köşede çay ocağı
ocak girişinde altmışaltı
domino kutusu
pencerede konken taşları,
sekide kırık pulları başka başka
kirli tahtası kırık tavla,
mavi gökyüzünde
beyaz ay-yıldız, yan yana gelmiş
yansımış yeryüzüne
cesetler arasında göllenmiş kırmızı kan
ve atının üstünde ihtişamlı
Alparslan
“Türk Bayrağının Doğuşu” resmedilmiş
“Bayrakları Bayrak yapan, üstündeki kandır•
Toprak; eğer uğrunda ölen varsa Vatandır”
tabloya ciddi alaka ile bakan gençlerden duygulandı dayım;
“-genşler
de(yi)n bakalım
bu bayra(ğı)mızın üsdündeki
ay yıldız nerden neşet ediyo”
“-belli mi değil amca
işte Alparslan’ın gördüğü manzara”
“-orası öyle de
ne anlama geliyo, manası ne”
“-hincikinner bilmez
Hasan Öğretmen
ay, yani hilal Allahın harfleridir..
islamın rumuzudur
yıldız iki eli,
iki ayağı
bi de insanın başının temsilidir
yani islamın sarmaladığı Türk
demekdir” dedi
“-bizim başgedikli!
öldüyse Allah,
rahmet eylesin,
gabirini cennet etsin
Kosova Zaferinin gecesiymiş” derdi
emme yalan emme essah
vardır bi bildiği
bize öyle öğretdi”
Aşık Veysel dizeleriyle
bir kaç banka reklamı bir de ilan panosu
"-Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yarim kara topraktır
Beyhude dolandım, boşa yoruldum
Benim sadık yarim kara topraktır."
“Nice güzellere bağlandim kaldım
Ne bir vefa gördüm, ne faydalandim
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim Sadık yarim kara topraktır”
“Koyun verdi, kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır”
"-Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yarim kara topraktır."
“İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur, herkeste gördü
Bir çekirdek verdim, dört bosdan verdi
Benim sadık yarim kara topraktır."
“Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dova alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yarim kara topraktır."
“Her kim ki olrsa bu sırra mahzar
Dünyaya bırakır ölmaz bir eser
Gün gelir Veyseli bağrına basar
Benim sadık yarim kara topraktır”
çalı çokaştırılmış sobanın etrafında
kürklerini omuzlarına atmış bir-kaç kişi
kapıdan her giren selam verir onlara
“-aleyküm-selam, merhaba,”
“-merhaba,”
“-merhaba,”
“-merhaba...”
her masada ayrı muhabbet,
konuşmalar argolu
konken oynayanlarda hiddet
ve sakince seyredenler oyunu
“dinleyen yok” ya,
radyo kapattırılır,
köyde kaç adam varsa
birer-ikişer toplanır
veterinerin ava gittiği en aktüel haber
"Derviş’in yanına gelmiş" diyor
kahvede müdavimler
"hoşgeldin"ler herkesten ayrı ayrı,
sonra merhabalar karşılıklı,
oyunlar bırakılır,
yarenlikler kesilir
ekabir takımına hürmetler gösterilir
ya eller ellere,
ya da gözler gözlere değer
her misafir geldiğinde
bu!
kendiliğinden sürüp gider
herkes bir yerlere ilişir
sonra;
oyunlara kalınan yerden,
ne de olsa yeni gelenler şehirlidir
kaş-göz, selam, haber
kalıp-gidenden
sağ elin dışı, sol elin içine tohlanılır
“ikki sahattır onu bekleyodum
sendemiydi len!”
tüfeğe,
avcıya,
ava… övgü avcılardan
palavralara hay hay,
“Köyün Alamanyalısı” Hacı’dan
misafirlere çay,
keklik sekdirmez , Adilin Arif
tok sesiyle attı savurdu..
"-valla len epap,
davşan höyle dibimdeydi
dutturamadım
amma!
abey çok keklik vurdu"..
Posbıyık “yemindossun” diyerek başlayıp bitirdi
böylece sandalyesini
masanın yanına getirdi.
ağzının sol yanında sarılmış cıgarayla
iskambili elinde geldi Küçük Bolat’da
tabakadan tütün koyarken, Kara Mercan
uzun uzun konuştu olmasa da anlayan
"-misafirlere bak bakalım gonşu,
birer çay daha içer miyiz"
dedi Sarı Mamıdın Ali
Macar Halil
"-bitirsinler bi bakalım, yenileriz
arkadaş Allah Allaahh" dedi
gelip tokalaştı, bekledi
"-valla gardşım" dedi, bekledi Deli Yakıp
masadakiler sesi kesti;
herkes ona döndü, oyunları bırakıp,
galiz bir kelimeyle anlatmaya başladı
kendi kese kese, mevzuyu sürükledi
topyekün “-eee” lerden sonra
elbette yüzbaşının karısı da rol aldı
dinleyen şehirli bir baytarmış, vekilmiş aldırmadı
zaten o da yediği golü görmezden geldi,
çok güldü herkes gibi
Deli Yakıp
uzun bir hikayeden sadede geldi
"-ee anlat bakalım Sülaman Bey
kime verilcek irey"
vee sorgular gibi
“-bizim şu Mencilis govalisyonsuz olur mu…
ha! Bizim uçu(n) olsa noluuu, olmasa noluu
sizin ca(ha)pe malefetden gurtulur mu" dedi.
!!
eski vekil çay bardağını masaya koydu,
geçmiş yıllarda kayboldu,
yutkundu;
“- "-oğlum sen değimlisin” dedi. dün, bir nine
hastaymış, iğne yapmışım" anlattı İbrahime
bizim bebek hastalanmıştı da
“kurşun dökdürdük”,
“güya..
nazar dokanmış”
Döndü Ebe böyle miydi" dedi
…………..
"-bâyâ yaşlanmış"
??
“meclissss, bildiğiniz gibi
valla ne diyeyim
hepisi sizlere malum” dedi
bir kaş-göz işaretiyle, Meclise boş verdi
"-Kara Sümen, Kara Veli, Kara Bayram,
Kara Molla" dedi
etrafta göz gezdirerek
"-Kara Ahmet muhtar yine kara mı köyde"
dedi iç çekerek,
"-şu" diye gösterdi müzmin Halk Partili Necati
gençlerle oyundaki ufak-tefek birini,
Gucur Halil
"-bende mıhtarıdım sayın vekilim" dedi
"-her ne gadar gara olmasam da"
İzzetin Hakkı "-yook gari emmi” dedi
“-sizin devrimiz geçti"
Türkoğlunun Bolat
"-sıra çoluk-çocukta
eski mıhtarların damatlarında"
Hacı Adil "-ulen olum
ha bi hura ğel len!" dedi
güya muhtar Vale Durmuş’a seslendi
ama o yönünü bile dönmedi
hâlâ henüz askere gitmemişlerle okeydeydi
Adil Emmi daha bir öfkelendi
"bu nassı mıhtarlık Alla(hını sever)sen
o(ğ)lum bu köylü biçcik mahkeme yolu öğrendi senden?
ertrafa pişman baktı
“-bu iş çoluk-çoc(uğ)a mı galdı ga(y)ri
!?
adam yok muyudu başga hu goca köyde
kime deyon, deyo mu bi neydiyoru bu!
olmaya-gomaya yerme imi"
"-valla" dedi Dehmenoğlu
"eskiden Köyodasında mahkeme gurulurdu".
Arif Osmanı, Köseoğlu, Kısıroğlu, Hasanali heyet olurdu
"-şimdi" dedi Mercenin Osman
"şahitlik var har hafta
ya Menevşe, ya Deli Gelin
yahut da Akdışarlıya"
İzzet Emmi
"-köyde öretmen yok”
imam yok
biri ölse", dedi
Felek
"-mezer kazcak adam yok",
Hacı Gozir,
"-iki öğretmen yeter,
okul tamam,
yol bii hakkın tamam"
Pandal Memed
"-eğsiğimiz evlere çeşme" dedi
Tıkırdak
"-imam"
Avilden;
"-götürdü Kulosmanı
bir trafik kazası
Gökçe Mamıt tüydü , Sen(irk)gende”
Kara İbrem
“-köyde ne bakkal ne saltıkçı galdı,
ısmarıç pazara gidenlere."
Kör Melit;
"-eskiden berber gelirdi
haftada bir tıraşa
kalaycı, nalbant, düğenci
onnar da bahardan bahara."
İbi;
"-hinci herkes kendinin berberi,
tıraşı günaşırı, hemi de..”
Koca Durmuş;
“-alimiyon çıkalı hangı evde
kalaylancak gap galdı."
Bekçi Bam Bayram;
"-öküz Zebitoğlunda,
gatır Sağır Hasanda,
Helimenin Arifte,"
Deveci;
"-motur ağalarda, patpat Pesede,
münübüs Şıkır Halilde."
Gozir Imızı
"-şimdi mantafon var
geçi-goyun yerine
gonşuların evinde”
Nahat
sürü Köse Memet’de, Bekir’de,
bi(r) de bizim Çil Sülemen’de"
Goziroğlu
"-goyunpeyniri, yağlıdolaz alcağsan
bi-tek Kösenin Gelini’nde”
Kara İrbem
bal Akosman’da, nar Hapbana’da
ceviz Goca Fadime’de”
Çil Melit;
“-kaykıla-kaykıla deşirir çelenlerin içinde"
Baytar;
"-Gazi Bobuş Emmi;
yağışlardan, bereketten
haber verirdi gelecekden,
hatta soy kütüğünden."
herkes her yerden hayıflandı
“Goç Emmi sizlere ömür”
“Ismayılcık rahmetli oldu”
“Gazi bilirdi”
“secereyi okurdu”
“-…
senin geşmişinde cingennik var”
hoşuna gitmez birilerinin
aklına gelmezdi alınırlar..
“seherde Ülker Yıldızına bakardı
emme hava tahmini dutardı”
“bek eyiydi, iyi adamıdı..!”
dediler
Alibey:
"-Çatkılı,
Hamıza,
Ala Kemal ovada öldü,
Akmemet,
Hasan Ali,
Müneviroğlu uzakdan geldi."
Hasanüseyin:
"-askerde,
dağda,
yolda kaldı
Feleğin çocukları"
"-çok mücadele ettiler dayım"
dedi Macar Apdıllası
Kel Bayram hastaydı
gurbetten geldiğinde
Keklikoğlu köylüdür,
epeydir gelmese de.
Kel Arif;
“-bi de maaile gedenner var
Kara Mullanın,
Topal Ismayılın çocukları
Müslüğün Şaban,
Gozir Memet
Kabak, Sucu, Nuri, Ariflerin Ahmet”
Avilden: “-gedip de gelmeyenner var
Çil Murat, Bobuşun Osman
Azgının Ali İhsan,”
etraftan sayılmaya başlandı birer ikişer
“-Hacımemedin Yaşar”,
“-Kara Mercenin Teber”
“-Genç Amadın Ramazan”,
“-yurtdışından tahsilli Mustattin”,
“-Ankarada mühendis
Hacıların Memet, Garib Osman,
Muzafer”,
“-Aynı Hasanın Osman,
Kara Bayramın Iramazan,
Yabırın Bolat ile Yabır Hasan”
“-Adilin Hacı Hüseyin,
Hasan Alinin Bolat”,
“Türkoğlunun Bolatan”
“-İrecebin Fa(h)ri foturafçı”
“-belediye’deler
İzzetin Ali,
Devecinin Gonyalı,
Yamık Cöbenin Halil, Fadımanın Abdılla(h),
İzmirde başkomser;
Müneviroğlunun Sadıllah”
“-Halis”,
“-Nazım, Doğan, Mükerrem”,
“-Hacımemetlerin Ormancı Sülemen,
Karavelinin Ali,
“-Hacı Aptıllanın Cöbe Osman,
Terzi Hasan, Çolak Mercen
çoğ oldular gedeli”..
“-Hacıoğlunun Ismayıl asabi,
laubaliliği sevmezdi”
“-Kör Sülemenin Ismayıl
ıslık olan yerde eğleşmezdi ”
“-Leylekoğlu meyancıbaşı, yarı-bazarlık istemez”
“-gardiyan oldu Pısılı İzmir’e ğetdi-ğelmez.”
“-Hidayet ilk eğitmen,
Memed Ali ilk öğretmen”,
“-Dalgüllünün Osman
ilk burs kazanan köyden”
“-yirmi kadar tekniker çıktı köyden,
birkaç tane mühendis”
“-birkaç tane de ö(ğ)retmen,
on kadar çavış
bir o kadar da polis”
"-göçtüler" dedi İbi; "Çakalkızı,
Çakal Ebe
İminecik,
Gısır Aşa”
Gafar “-Goyungızı,
Sışdı Garısı
Yörüğ Ebe,
Gara Haçça,
Irazca”
“-Abıladırlar” dedi
Sarı Mamıdın ali
“-Goca Hesne,
Sultan Gelin,
Hacer Ebe”,
Pese
“-Ciçili, Topal A(y)şa,
A(y)şa Dudu,
Antelleli,
Ümmüce
Pakize,
Göktepeli,
Dal Memed:
“sanki Göplek sağ daha”
Nahat
“-Akili Ebe İrbemin Musduğu evlatlık aldı”,
Kel Arif:
“-Çırak, Zülfikar, Kürtveli
İzmir’e ev yaptırdı”.
Sateli:
“-Macar odasında
eski yarenlik yok”
Mustugoğlu
“-Şaban Emmi de,
Hacı Mehmedoğlunda
eski genşlik yok.”
Yüksel:
“-Ankaralı ovada,
Dalmemed avlıkda,
Dıngıdık; Hasançeşmede,
Köse İrbem koyunda,
Dehmendede evinde”,
Akmemedin İbrem:
“-Yamık Cöbe kirmenle
kıl eğirmekde”
Çil Melit
“-düğün-bayram bilmez,
sürüden eğsilmez Köse Memet”
Adilin Arif:
“-koduğun yerde durmaz
Dal Memedin Irafet”
Hasanalinin Üseyin
“-ee yazzık, Gara Hacı
hergele güderek geldi-geçti,
ne buzağısı oldu, ne sıpası
hergeleye sürmedi..
Zebit Durmuşu
“-Üsükdede
piz, mumlu iple papba tamir ederdi..”
Macaroğlu
“-Gısır Hasan
tenekeden kavurga tavası”
Goca Durmuş
“-Hacı Osmanoğlu
beldanat, dirgen, urgan,
eğeyf, kağnı, boyunduruk ustasıydı...”
Tıkır Imız
“-Derviş Emmi de bu işlerde
herkese yardım ederdi
Sülü
“-üstelik de eyi avcıydı”
Deli Bolat
“-bi(r) de “eşek çekerdi ”...
Hocanın Memet:
“-Topal Melit
sekerek karda kışta
Osman Çavış
“-Hacıoğlunun Sadetin
kulağı ajanslarda
Lort Amad
“-Gopretifçi Ramazan bey,
sulama hususuna elattı”
“ekonomik, siyasi”
“hatta uluslar arası”,
ve de “bu köyün ufukları”
birbirlerine pas verip
gelişmelerden dem vurdular
böbürlenerek.
pazarlıkta meyancıbaşları
Hacıbey,
Çöllü,
Leylek
Gozir Imız
“-Alicik,
Feleğ Osman,
Kör Melit ovaya bes(ih)ane yaptılar”
Felek Halili
“-Mamaş Emmi sebzelik,
beş on gonşu elmalık kardılar”
Deli Bolat
“-ova tarlası olmayanlar
yan gelip yattılar”
Deli Yakıp
“-bir zamanlar ovada
guş içecek su bulunmazdı”,
Çil Sülemen
“-Gara Helime
Payamdaşa küp koyardı,
su eğsilir,
gübeç dolu durmazdı”
Nahat
“-hinci ganal su daşır,
bahçası var herkesin”
İzzetin Hakkı
“-yol dersen, asvalt oldu,
dövlet zeval görmesin..”
Eğriparmak
tasdiklemek için söz alacaktı
Ak Mehmedin İrbem
“-Sayın vekilim” diyerek
(Yokar Tırtarlılara)
Ankara’daki ilgiyi aktardı,
Türk Amat elinin tersiyle
masanın ucuna itti tavlayı
"-efendim halıcılık bitti,
elmacılık bitti"
diye hayıflandı
Masır Osman
“-hökelaa! bari aya(ğ)a gak”
"bir ziraatçı olalak dedim ki
meyveye budamayın ağacı""
"gedin-görün" dedi
Goca Durmuş
"ben budadım Muhtarın Almalığı"
Tıkır Imız
"-yardımın oldu muydu
epap,
alma da olur,
halı da " dedi,
Hoca Memet
"-hatta geçi de olur"..
Osman Çavuş
"-çiftçilik yapcağsan gerekli motur".
Musdukoğlu
"-ağa" dedi
“köyde yaşaycağsan
topraktan şaşmağcan"
Değirmenci (Hacı Memed)
"-emek vercen,
çalışacan,
uğraşcan"
…
haaa bi de
veresiye defterini eyi dutacan”
Leyleğin Bolat
"-len valla
hiş adam olan
olmuş mu" dedi
çabalamaynan"
gerinelek
"-işi bilecen emme;
paran da olacak" dedi
Çavış Osman
"-ben goyundan başkasını
bilmen arkadaş" dedi
Akmemedin Hasan Üseyin
Ismayılcığın İrbem
"-onuda yem-yeygi satın alsan
valla başedemezsin"
"-vay boba vay" dedi
Masır Osman
"hesaplarsan ekme(ği) yeyemezsin"
"-hesaplamazsan" dedi
Deli Mamıt,
"-İzmir’den döner gelirsin"
"kapitalizm,
sömürü,
işçihakları"...
dedi Ala Veli
bıyığını sıvazlayıp
"ne alakası var bizim oğlan" diye
tekerine daş godu, Kel Sülü,
Bedelin Memed Ali
“-valla sizin endeki etdiğiniz” dedi
“sus” diye işaret etti birkaç kişi
“-tezvir dava” bekledi
takmadı kimseyi
“abıdıııık-gubuduuk ”
"-Allanaşkına boşverin
böyütmeyin ya"
diye sözde yatıştırdı Pala Musduk
"-ne iş yaptılarsa
önüne gitmedi anasına satayın"
dedi Arif Ağa
"-Ümmünün Durmuş,
Yakıbın Yılmaz,
bi de Angaralının Hamza."
Nahat;
“-ya Felek Halili
ya dayısı Apdılla
köylük yerde ticaret
iki ucu pisli deynek, angarya”
"-ne yapalım arkadaş Allah Allah
nasip deye bişiy var"
dedi Sarı Üseyin,
"-durun bakalım epap"dedi
Sarı Mamıdın Nahat,
“garşınızda mebus var”…
!??
"dinleyin"..
"-gözel Irapbım verir rızkımızı"
diye söze garışdı
tevekkülle
Kabışın Musa
"-o zaman" diye kesti Deli Aziz
"motur şavkında
davşan avladığıma garışma"
Semerci
"-amma" dedi
"-söz temsili" dedi onaylamadı,
“-mahluğun kökünü gurutmanız şart mı”
Adilin Arif
“-töbe estağfirullah” çekdi,
“-senin ne alakan var yahu Allasen” dedi
Deveci;
“-efendim!
köylümüz sıkıntıda sayın vekilim”
diye konuyu değiştirdi,
"-emme çocuğunu okutanlar çoğaldı"
dedi, Alihsan
"-mezbur okuyup gitmeye
köyün çocukları"
dedi bekçi Bam Bayram
"-çiftçilikten beklencek hayır kalmadı"
diye yakındı Gafar Hasan..
Kabış Musa da nihayet söz aldı güç bela
"-mesmelesiz iş dutuyoz da" dedi
İbiş "bereketsizlik ondan"
"-ülen bu köyde ırakı mı içiliyo da!" dedi
Tıkırdağın Ramazan
Gucur Halil
"-konaklar terkedildi,
ya da bir kişi galdı
Sultanca,
Koca Fadime,
Müslük Ebe,
Pakize,
Hatma Ğelin
Hasanalinin Garı."
Yakıp Emmi
"-evler veran,
……………..
inşaat olmayınca,
…………….
köyden göçtü ustalar"
dudağını yalayıp Necati,
“-evet” dedi
Yakıp Emmi devamla
"-ihi Amele Kazım,
işdaa Kösenin Mazin,
Gaz Amede beş basar"
Topal Melit
“-öyle emme …
neye yarar
öne düşüvüren olmayınşa”
Gara Amat
"-Sarı Alinin Melit,
Gara Velinin Bolat,
Berber Melid Ali
gardiyan oldular.”
Saat Ali
"-Arif Usta,
Üsüğün Melit
kazada
götüre müta(h)itlik yapıyollar."
Deveci
"-her memlekette" dedi
"köyümüzden mamir var"
Semerci ekledi
“-Senget mekdabı da
köyün bi veli-nimeti
Sağır Hasan
"-çobanlar da işçi hinci
İzmir’de yüz hane kadar
üsdelik sogortalılar.”
Potak
“-Antalya’da bir mahalle”,
Göplekoğlu
“-Isparta’da yetmiş hane”
Hoca’nın Osman
“-Ankara’da,
İstambol’da”,
Alibey
“-hatta Denizli’de bile”..
Deveci
"-onlar da isteyollar
köyün önünü açalım"
Kara İrbem
"-amma”
Pala Melit
“-hepsi güçcük memur,
kendilerini kurtarıyollar anca"
Vale Durmuş
"-işlerinde patron yok,
pulitikacı yok,
müdür yok”
Adilin Arif
"-bir iş bulsa;?
da(h)a!
köyden getcek adam çok"
Necati
“İsdambolda Nuri bey”
Sadet
“-bilmeyon Patir Osman neci”
Kabış
“-Antellede Hasan bey”
Potak
“-Sengetde Tüydü Mamıd”
Adilin Arif
“-Alamanda Hacı Amad
ve dahi birgaş gişi
ne oldukları belli deği
hepiciği de göya partici”
Kara İrbem
"-amma torpilimiz yok" dedi
Deli Yakıp
"-valla dayımız da
bari sövabına
bi el atsan"
“-ne olursa sizden olcak efendim gaari”
diye köy adına yalvardı
sığır çobanı Al(i) İhsan
Deli Ali
“bu köyün ekme(ği)ni yemiş o kadak
hayır dovasını almış biri olalak”
hacı takkesini eline alıp,
zivtli başparmağına dolayarak tespihini
bademci Saat Ali
ayağa galkıp,
söz aldı,
dileğe püskül dikti,
"-efendim”
………..
herkesi susturdu pandal
ve devam etti Saat Ali
“-tarafınızca malim hepiciği”
……
“-neye, dersen
siz de bu köyün evladısınız hinci
Allah bilip duru
arife tarif ne ğerek değil mi”
Akmemedin İbirem
ayağa fırladı birden
“-Sülaman Beyden fazla
sizin gazanıp gazanmadığınızı marağ etdik
neye derseniz
o nun gazanca(ğı)nın malim olduğundan ziyade
onun gosgoca memleketi var
bu köylü bi dene
sizi kendinden bildi
köyümüzün vekili
ne yalan söleyen
Allah siz inandırsın
bu bö(y)le”
“Rabbim Teal Allah siz başımızdan eğsmesin” dedi,
Kabışın Musa
içinden dua etmeye devam etti,
vekilin yüzüne baka baka
cami ehlinin gözleri onda
ses değil ama
hareket vardı dudaklarında
yüzünü sakalını
tekrar tekrar sıvazladı
etraftan gür bir uğultu
“-amiiinnnn”
dedi birileri,
başını sağa-sola çevirdi diğerleri
Sateli
“-arzdeyin dedim”
Etraftan yine yükseldi uğultu
“-doooruuuu”
“Allah sizden razı olsun”
eski vekil
“-sizden de efendim
hem ne yaptık ki”
Sateli
“efendim” dedi
sustu,
….
bekledi
“-siz bizim uçu
umutsunuz, yetmez mi”
neçeden sonura
Kara İbrem, devam etti
“-köylünün içler acısı hali"
koro boynunu bükerek
bu yoğun garibanlığı
var gücüyle tasdikledi
püsgül dikti
Mırı Şaban
sessizlikten istifade etti
“-yoğu bilimin seen demiş
evveli biiiiiiiri
yookk, yok işdecik yoook, yok”
Nahat, bekletmedi
“-asıl tok acın halini ne bili,
toook, tok”
Macar Apdılla
“-üsdünüze alınmayın tabi”
Akmemedin İbirem
“-Almanya’ya gitti dönemedi Sıçtı Kazım,
Kadir Ceylan,
çoluk-çocuğunu da aldı-ğetdi kimezi
Hacıların Ramazan,
Adilin Ahmat, Devecinin Yusuf
Kelbayramın Arif
bir de Azizin Hasan”
Gara Amad;
"-Almanya’dan dönenlerde köyde kalamadılar
İrecep, Kazım, Bolat,
Veysel,
Tahsinin Sarı Yaşar".
ayağı çarık,
paçasının üstünde yünçorabı,
Bedel’in,
yirik dudağında cıgarası,
kimseye aldırmadan
"-günsüz doğmuş yeğen"
"anasını emdirividim
titreyo zati der(h)al al da ğet"
"-sa(ğ)ol emmi" diye
iki ön ayağından yakaladı
Hoca’nın Sadıç Memet.
sobaya yanaştırdı, oğlağı
bu defa da
gözler oğlağa,
oğlağın göbek bağına odaklandı
ve herkes
baytar’a baktı
kapı açıldı-kapandı
"-hoşgeldiniz" dedi etrafa bakındı
yakası köybekçisi armalı
Mustafacık ayakta kaldı
kahve zınga zınk dolu
derken kapıdan girdi,
kasketli, süvari pantolonlu
omuzlarında paltosu
herkesin yer vermeye çalıştığı
Osman Çavışın Hoca,
vekil onu kucaklayıp
oturttu sağ yanına
herkes birer sandalya kaydı yana
çayları tazeletti,
"-sor bakalım ne içerler"
Macar Halil
elinde çaytepsisi
“-buyurun emmiler”
vekil beni işaret etti
Topal Kahveci
“-ona sormaya nüzum yok”
"- o açık içer"
evet; hala bilirler,
beni bilenler
o terkedilmiş köyde,
geçse de
seneler
hala o köyden biriyim kendimce
hala o kahvedekilerden olamadan,
o köylü, ama
köylülere göre de,
onlardan biri olamayan
o köyün çocukları,
yıllar sonra da
hâlâ o köyde
ve hâlâ çocuk,
geçen gün gene
biriyle,
saatlerce oturduk.
o’ da hala orada,
ne güzelmiş
o köyde
çocukluk
Kabak Öğretmenden,
Söğütlü’den
Akdereden
eskilerden
çook eskilerden
konuştuk…….
sanki neredeyse hala geriye çekilip
Dere Çeşmenin ayağındaki
yolaktan atlayacaktı
ve karşı bayırdaymışçasına
yan basıyordu ayakları
geriye dönüp baktım
karıştı yıllar
özlediğim,
çocukluğum
anılar...
adını anamadığım
güzel insanlar,
güzel anılar
güzel dostluklar,
güzel köylüm;
güzelim köyüm...
Yukarı Tırtar
Çalı/ 2053
Çalı da farklı olduğu kanısı ile dipnotlarda açıklanan kelime sayısı şimdilik 3034
2 yıl süren seride resimlerinden yararlandığım Sn Gürcan Ekici, Sn Rıdvan Kubilay Yener, Gordion ve sevgili köylülerime teşekkür ederim.
bu sayfayı süsleyen rastgele resim Sn R.Kubilay Yener’e ait.. diğerlerini Face Çalı sayfamızda sunacağım
5.0
100% (5)