0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
690
Okunma
Her sabahında
Bir gümüş rüzgarı eserdi yüzüme
Isıtacak gibi olurdum yüreğimi
Özlem dolu çocukluğumda
İliklerdim siyah önlüğümle
Annemin kola yaptığı beyaz yakam
Elma şekeri sokağında
Ayva kokusu dolanmış
Akasya kokuları arasına
Papatyalar açmış rengarenk
Güler yüzlü öğretmenlerime
Koşarak giderdim okuluma umutla
Gül açardı her baharında
Sen gülünce Eskişehir’im
Yüzün sımsıcak her baharında
Ağlayınca gam düşerdi hüznüne
Salınırdı ılık sular dereler boyu
Islak çamurlu sokaklarına dalıp çıkarken düşlerim
Sen gülünce güller açardı gönlümde
Izdırab dolu boş caddelerinde
Gençliğim sende geçti ey güzel Eskişehir
Özlediğim her günümde sen vardın
Gençliğimde bile hamam yolunun
Çalışırdım kendimce çabalardım
Sırtımda bir kambur yokluğum
Sınandım bir hamal türküsü ile
Anımsarım yokluğumu bir bir çaresizlikleri
Çocuksu al yanaklarımda
Arar olurdum dostları gülümseyerek
Yemyeşil parklarında
Ağladığım da oldu çok zaman
Yorgun kalıp odun pazarında
Güldüğüm de oldu
Koşup oynadığım kırlarında
Sızlandığım da oldu yalnızlığımla
Göz koyduğum da oldu
Yine vaz geçemedim
Gidemedim başka bir ile
Yaşadığım çocuksu günlerimden
Ayrılamadım asla şehrimden
Donan hatıralarım olurdu bazı
Göz bebeklerimde yuvarladığım
Donan saçlarımı kopardığım tellerini
Unutamadığım öğrenciliğimde
Öylesine özünden içtiğim kitaplarım
Bir anıdır hala öğrenciliğim
Öğretmenlerimdir feyiz aldığım anılarda
Unutamadığım arkadaşlarım
O tatlı günlerim film şeridi gibi
Her bahçesinde kır çiçekleri
Donmuş dudağında suskun yürekleri
Islanmış hatıralarla ısıttığım
Bekleyen koynumdaki sevdam
Kirpiklerimin ucuna bıraktığım umutlarım
Karla boğuşan isli sokaklarında Eskişehir’im
Kömür karası hatıraları yanar sobalarında
Tüten is kahır dolu bacalarında
Patlayan kestane kokusu yayılır
Kuru soğuğuna aldırmadan
Bir tarhana çorbası bir de acı soğan kırdın mı
Gün yayılır kara kışında olsa bile
Her biri bir albüm olurdu
Islanan tutku dolu hatıralarımın
Elimde susamlı simidin kokusu
Mis kokusuyla yemyeşil parklarında
Yudumlarken tertemiz nefesini kelebeklerin
Şurup gibi gelirdi çeşmesinden içtiğim sularının
Unutamadığım anılarım gelir gözlerimin önüne
Her satırında okuduğum kitaplarımın
Sınav günümün stresi boğuşurdu benliğimde
Sorgulu dakikaları dinlenirdi
Atatürk lisesinin ıslak kanepelerinde
Kışları sert geçerdi şehrimizin
Tezeklerin kül kokusu yayılır isli duvarlarıma
Evlerin çatıları sökülürdü esen rüzgarlarından
Ta yüreğinden koparcasına iniltili
Suskundur kuşların sesleri
Soğuklarında sessizce boğuşur yokluklar
O güzel ezan sesi kaplardı caddeleri
Bereketi vardı ramazanların
Tadı kalırdı damağımızda ağda tatlısı
Pidesi iftar sahurlarında
Her bayramında dolandığımız
Bayram şekerlerindeki çocukluğum
Kimilerin kapıları çalınırdı açılmayan
Her misafirin nasibi serilirdi sofralarına
Nasıl gitsin ki aklımdan o çocukluğum
Yaşadığım gençliğimdi dar sokaklarında şehrimin
Bir filim şeridi gibi geçer gözlerimin önünden
Ecdadımın geçtiği sokaklarına
Ağıtlar yakılırdı duyulası
Hala aynı ihtişamıyla dolu Eskişehir’im
Behçet Bük 1396/11.5.2016 02.30’
5.0
100% (2)