2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1984
Okunma

Ey benim Kayıp Gülüm;
Hüzün dolu bir bayram günü geldi çattı yine,
Bir garip yolcu, varmak için Hakk’ın menziline
Muvakkat ayrılığa katlandı senin o tatlı sözlerin ile
Gülünün kokusuyla sine’m dipdiri vardım
Aşka muhtaç, sevgiye aç bilinmeyen şehirlere.
Yokluğunda diş geçirmeye çalışan şeytana bile
Amansız mücadele verildi
Gönlüm;
Senden gayrısına zaten hep kapalıydı.
Bütün o pak huyuna ve suyuna kurban olmak için
Bir koç yerine kendi başımı
Derin kazılan çukurun başına
Edeple, sadakatle tertemiz serdim
Tüm dertler unutuldu o anda
Kıblem; Ali Baba Mekanı oluverdi bir soluğunla
Ama
O gül kokunla açık kaldı gözler, korkmadım o kör kuyuda,
Yokluğunda bu gönül var ya
Bütün kara bahtlı, benzi sararmış çöle dönen ruha bürünmüş,
Kum taneleri, sanki aşkını nakşederken
Birer elmas hükmünde
Tüm cihanı aydınlatan lambaya dönmüştü.
Yastığım kerpiçten di ama
Gamze yanakların gibi seni düşününce, pamuksu hale giriyordu
Rengini vermeyen rüzgarın soğukluğu bile
Hüzün ve matem şarkılarını berteraf ediyor
Nerede senin Kayıp Gülün diye alay ederken
Ekim ayının o loş ışıltıları, imdamıma yetişiyordu.
Son davete gidiyordu bu aşk Kayıp Gülüm;
Kaza ve kader dedim daha evvelden ama
Kader biliyorsun kırdı kalemini bizim aşktan yana
Var mı çekip gitmek hoyrakçasına söylesene haydi
Buğday benizli yaprağında
Sanki
Nilüfer çiçeği gizli.
Bir şiir gibisin Kayıp Gülüm;
Her bir kıta’da aşkının beyitlerini okuyorum sanki
Helak oluyor katı haldeki hodbin ruhlu yürekler
Mana seninle bulur mana
Açıp
Doğuver gel ziftleşmiş ruhuma.
Yokluğunda Kayıp Gülüm;
Geçip rahlenin başına
Okudum şu ana kadar olan o muazzam, dillere destan olan sevdamızı
Kurudu ayrılık, köhneleşmiş ve hep ayrılık bataklığını andıran
Mecusilerin kutsal saydıkları göl,
Kömürleşmişti sensizlikten
Ama ihtizaza geldi şimdi bu çöl.
Ey tatlı hülyalarımın ve düşlerimin sevgilisi Kayıp Gülüm;
Namın ve ismin öyle heybetkar bir duruş sergiliyor ki
Abdestsiz anılmaz bu isim,
Öyle temiz, öyle masum bir aşkın eseridir çünki,
Ümitvardık hani, aşkımızın üzerine beton dökmek isteyenlere
Rahmetin sağnak sağnak aktığı yağmurlu bir bayram gününde
O şeker şerbet iksirlerle ruhuma yeniden
Diriltici o gül kokunu üfle.
Yokluğunda kör olmaya namzet gemli gözlerim
Hep senin bana vereceğin kokuna hasret şarkılarını mırıldarken
Sazın bam teline dokundun yine
Hislerimi perçinleştirdin aşkınla bir kez daha muhabbetinle
İhtimaller sancağında sürgün yedim sanki
Gel ne olursun, gitme derken dudaklarım
Amin’lerle birlikte yüz sürer Hakk’ın kapısına ama
Son davetime icabet etsen, ihya etsen olmaz mı?
Bütün dikkatim Ali Baba Mekanı sanki
Daha şimdiden yıllar geçse de bu uğurda
Sönmez bu ateş ebediyyen
Gelmenin, gelip gül kokunla her yanımı sanki
Bir bebeği besler gibi besleyip sevgini vermenin
Hayaliyle yaşayıp durmak bile şerefyab olur
Cennet kokulu meleğim.
Evet Kayıp Gülüm;
Senin yolunun delisi olan bu aşk nağmelerle
Kapının eşiğinde boynu tasmalı fakire
Gelir misin bir kez daha
Haydi söyle….
Murat AYDIN
5.0
100% (2)