10
Yorum
33
Beğeni
5,0
Puan
2134
Okunma
ikra
gözlerine kazılmış yıpratılmış hüzünlerin grisinden
kadim zamanların ezgisi
kalbinin anaarterlerine salınmış kutsal bir suhuf zarar ve ziyana dair
nasıl söyleyeyim ki kendine gizlenmiş yalnızların şarkısını
tarihin saçları uzayıp dururken karanlıklarda
/şiir dediğin neden yazılır ki sevgili?/
ve neden ağlar kara gecede seher yeli
susuşun yeterince vurmuyor mu bizi...
ve kanamalara meyyal yüreğimiz allahın penceresi iken
neden yıkıntılarda açar güzelliklerin en münzevisi
isra
ellerimizle boğduğumuz anılardan çiçekler
hep aynı rüzgara eğiyor başını kendine çoğalırken acı delice
mağaralar kavak ağaçları ve horlanmış esmerlikler
lehvi mahfuzun kadim ezgileri gibi
her şeyden kaçmalıyız sevgili
zaten kirleniyor dokunduğumuz ne varsa
önce hayallerimizi alıyor bizden ayrılan aceleyle kavuşmak için o muamma sonsuzluğa
aşkın kehaneti yaşanarak öğrenilir
ölmekse bedeli
korkusuzca ölmeyi denemeli insan
gülümseyebildiği bir anda
/neden sever ki insan birbirini sevgili?/
belâ
balçığa yazılmışsa yazı
yeterince kaynamadan kökleri
külde köz olmak için ve yanmak için ısrarla
braz keder biraz patika ufukta kaybolup yiten
zebura tevrata yazılan neşidelerden sonra
Allah’a görünüp kula gizlenen
kader dediğimiz şey
yani biraz gölge biraz kemik biraz kan..
şarkı
pusup sustun sustun o en manidar sesinle
savaşların ve barışların orta yerinde döktüğün kan bu işte
merhametli ellerinden ellerimize
ve uzandın diyalektiğe dokunup sonuzluğa;
yeniden yeniden yeşermek için imanla
ki şaşkındık hepimiz bu sancılı kıyamla
herkesten kaçmak mümkün rüzgardan ve sudan
anlamadan gülmek de
vuslatın en semavi olanında..
/neden dinlemez ki kimse kimseyi sevgili?/
sekine
ulak olanadır sözlerim titreyen ilk dudak gibi cesur
cennetin kekre tadları arasında
huriler ve gılmanlarla oynaşıp kısarak gözbebeklerini
mutluluk nedir anlaşılsın diye ey
ey tek suskunluğu ile yutan bütün kelimelerimizi
bir elif boyunda sessizliğinde vefa
gizlesin ve sürgülesin kedere sömürgeleşmiş yürekleri
kandan arınsın kırmızımız ve anlasın diye dünya
güllerimizi..
sevda
binlerce yıldır sağılmış gizlerden susturulmuş seslerden
kurşunlanırken yitirlen umut
sevginin ufka ve göğse ekili çiçeklerinden
gümrah gümrah ve çağıldayarak
bir ıslığa dönüşmüş tıslıyor dişlerimin arasında
kan kuruyor hançerin şakıyan yüzünde
paslanır belki ama körelmez ki yaramızda
kalubeladan beri depreşir kendi kederinden
keder
suskunluk yontanlar törpüleyerek kalpleri
bilinir ki korku kalpten kalbe salınır böylece
sustuğunuz kurşun ansızın alnınızda
ucuz barış sloganları dağlanmış meydanların böğründe
ısrarın ve kurşunun ve canın ısrafatında
sınırlar çizilmekte çocukların gül teninde..
/sahi sevgili sınırlar şiirle değil de neden kanla çizilir ki?/
5.0
100% (22)