2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1734
Okunma
Saba/yı uyandırmak...
Çalıp kapısını saba/yı da uyandırmanın seherindeyiz
vakit geçiyor
Mayısla buluşacak birazdan Nisan
onu korumalı yağmurdan
ak bir şemsiye verirsek eline
başını güneşten de
bahçeye indiğimde gördüm güllerin üstündeki şebnemleri
akşamki yağmurdan kalan
beyaz gül utanır olmuş bakireliğinden
kırmızı gül yine öyle alev alev yanmakta
orda burda sarı mavi mineler
toprak ta uyanmış
bir önceki gecenin şiddetinden
öyle böyle değildi
demek böyle oluyormuş
birbirine hasret kalan mevsimlerin sevişmeleri
herkes biliyor da
dili varmıyor kimsenin
bu gizli aşkın gizemini korumakmış gibi görevleri
ateşle oynuyordu bir önceki gece
bütün göğü tutuşturmuştu dolunay
el ele tutuşmuş samanyolu ve yıldızlar
belli belirsiz
karşıda ışıktan öbek öbek kervansaraylar
henüz ışıkları kararmamış mahyaların
bir ilahi lutuf doğuyor sabahla
müezzinin uykulu sesinde
ulvi bir şiirin terennümüne
kanatsız kuşlar konmuş
ağaçlar bir eğilip bir kalkıyor sabah secdelerinde
gün geçmiyor ki seni anmayayım
herşey eskisi gibi
ellerin ellerimi bırakıp gideli
mevsimler daha hızlı değişiyor sanki
ben yaşlanıyorum
sen son günkü gibi hep genç kalacaksın hayalimde
gidip saba/yı uyandırmanın vakti
8/Nisan/2010/perşembe
Yüksel Nimet Apel
5.0
100% (5)