3
Yorum
8
Beğeni
4,1
Puan
1354
Okunma

Gözlerimdeki,isyanlar birikintisi,
sonbaharlı.
Sisli çığlığında buluştuğumuz ölüler fısıldaşması bizimkisi.
Ne kadar da sessiz.
Böyle zamanlarda yağmazmış yağmur.
Bazen,
Öyle bir meydan okur ki ıslak sesin şu dilsizliğe,
Cenazelerim kalkar gözlerinin inceldiği yerden.
Tabutu omuzlar bakışların.
terler münkir hürriyetim.
Körü körüne irkilir kuşlar.
Ne zaman ki gözlerinin kuyusuna yusuftan bir matem düşüp,
Ecel şerbetime muhacır olsa yorgunluğun ;
Boynumun dingilliğinde uyut ağrılarını.
Ben bir tek seni tanırım
Gün batımlarına sûkutuyla emir veren;
Kızıla boyayan maviyi.
Dönüpte bakmadığın,buruşturupta çöpe attığın her yağmur,
Gönül acımıza gönderdiğin mektuptu yıllar boyu okunan.
"Ayak izlerimin silindiği yerde"
Gözyaşına dönüşür bilakis,
bir iğdenin koynunda büyüttüğün
"telli duvaklı" satırların.
Satırlara mühürlediğin
Adınla örselediğin tüm devrik cümleler
Dudaklarımın kapısına bir lalenin hasretini dayatır,
Kısa bir şiir gibi.
Siyah ağlayışlar duyarım zılgıt çalan ninnisinde.
Sen bana aldırma pera;
Bu mektubun gün batımlı deniz cümlelerini
Saçına dalga dalga yamasam da ,
Tanrı biliyor ki "ayak basılmamış kumlarına" nicedir kaç kelime saklamışım.
Biraz azralı, biraz manalı
Evveliyata saklanmış kızım gibi.
Gözlerinin ayazından düşmüş rüyalarda
uğurla beni;
Masal anlatır gibi ölüme.
Belki yüzüstü
Belki de sırtüstü düşerken duyarım ağıtlarını.
Ve dört kanadı da yoktur ki kuşların
omuzlarında taşınmaz cenazem
Sen beni gözlerinin kimsesizliğine göm.
Günahım, bam telinde bol bereketli bir sızı
Yaşam denen bu sazın.
5.0
71% (5)
3.0
14% (1)
1.0
14% (1)