Gazete ve dergi gibi süreli yayınlarda, bir yazarın periyodik olarak genel bir başlık altında günün sosyal ve siyasî olaylarını kendi bakış açısına, siyasî, ideolojik eğili-mine ve düşünce yapısına göre değerlendirdiği kısa yorum yazılarına fıkra denir. Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.
* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir. Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
* Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.
Bir işadamı, oldukça yoğun ve yorucu geçen bir seneden sonra tatile çıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu için birlikte tatil yapacakları bir dönem ayarlamak zor olur. İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk uçakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar güzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir. Mektubu okuyan işadamı, tatilini geçirdiği otelin yöneticisinin yanına gider. "Ne yazık ki tatil sona erdi..." Yönetici şaşırır ve üzülür. "Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu böyle aniden?" İşadamı çaresiz bakışlarla cevap verir: "Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gün sonra burada olacakmış..."
ilkokulun birini ziyaret eden baskan bush, dorduncu siniflardan birine girer. sinif, kelimeler ve anlamlari uzerine bir tartismanin tam ortasindadir. ogretmen, baskan'dan trajedi kelimesi icin sinifi yonetmesini rica eder.
kucuk bir erkek cocugu ayaga kalkarak "eger yan tarafta oturan en iyi arkadasim sokakta oynarken bir araba onu cigner gecerse bu bir trajedi olurdu" der. "hayir" der bush, "bu bir kaza olurdu".
kucuk bir kiz elini kaldirir: "eger 50 cocugu tasiyan bir okul otobusu ucuruma yuvarlanip herkes olurse bu bir trajedi olurdu." "uzgunum" diye aciklar baskan, "biz buna buyuk bir kayip derdik."
sinifi bir sessizlik kaplar. baska gonullu cocuk kalmamistir. baskan bush sinifa bakar " bana trajedi icin ornek verecek baskasi yok mu acaba ?"
en sonunda sinifin arkalarinda oturan kucuk bir erkek cocugu elini kaldirir. yavasca "bay ve bayan bush'u tasiyan amerikan havayollarina ait bir ucak, usame bin ladin gibi bir terorist tarafindan fuze ile ucurularak tuz buz edilirse bu bir trajedi olurdu" der.
"harika" der bush "dogru.peki bunun neden bir trajedi olacagini bana aciklayabilir misin?"
"cunku" der cocuk "bu bir kaza olmazdi ve kesinlikle buyuk bir kayip da olmazdi".
baskan bush ve colin powell bir barda oturuyorlarmis iceri bir adam girmis; onlari gorunce yanlarina gitmis: "sizi gormek buyuk bir onur. ne yapiyorsunuz burada?" "irak operasyonunu planliyoruz" demis bush. "gercekten mi? peki neler olacak irak'ta?" bush "bu kez 17 milyon irakli ve buyuk goguslu bir sarisin oldurecegiz" diye cevap vermis. "bir sarisin mi? oldurmek mi? neden buyuk goguslu bir sarisin oldureceksiniz?" diye bagirmis adam saskinlikla. bush, powell'a donmus: "gordun mu, ben sana soylemistim. 17 milyon irakli kimsenin umrunda degil."
bir ingiliz doktor diyor ki: tip bilimi bizde oyle ilerledi ki, biz bir adamin beynini aliriz ve baskasina koyariz ve onu alti haftada is arayacak hale getiririz.
alman doktor diyor ki: bu hic birsey diil; biz bir adamin beynini cikaririz ve baskasina koyariz ve onu dort haftada savasa hazir hale getiririz.
amerikali doktor da diyor ki; beyler siz cok geridesiniz. biz teksas'tan bir beyinsizi aldik ve beyazsaraya koyduk. simdi ulkenin yarisi is ariyor, yarisi da savasa hazirlaniyor.
bush efendi sabah kosusunda koprunun kenarindan takilip asagidaki dereye dusmus. gizli servis ajanlari kurtarmaya gelene kadar dere kenarinda balik tutan 3 kucuk cocuk bush'u sudan cikarmislar.
bush cocuklara o kadar minnet duymuski ne isterlerse gerceklestirecegini soylemis.
birinci cocuk, "ben disneyland'a gitmek istiyorum" demis ve bush "sorun degil, seni airforce one ile ben goturecegim demis.
ikinci cocuk, "ben yeni cikan nike air jordanlardan bir cift istiyorum" demis ve bush "michael'in senin icin ozel imzaladigi bir cifti sana ben getirecegim" demis.
ucuncu cocuk ise "ben televizyon ve teyp entegre edilmis motorlu bir tekerlekli sandalye istiyorum" demis. bush buna biraz sasirmis ve "sen fiziksel ozurluye benzemiyorsun" demis.
Bu da süpermiş Ayşegül:)) Sabah sabah iş yerimde yüzümü güldürdü:))Bush'dan bi fıkra daha anlatalım o zaman:))
Amerika'da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile ilerlememektedir. Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıklattığını görür ve camını açar. "Ne var, ne olmuş acaba?" "Teröristler Bush'u yakaladılar... Eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış. Biz de bunun için herkesten yardım istiyoruz." "Peki insanlar ne veriyorlar ortalama olarak?" "Valla yaklaşık olarak beşer litre..."
adamın birinin karısı ölmüş, adam çok üzülmüş tabi neyse hatunun cenazesini yapmışlar falan kilisede, mezara götürmek için tabutu omuzda taşırlarken , yanlışlıkla tabutu kilisenin kolonuna çarptırmışlar ve tabut şiddetli bi şekilde düşmüş
fıkra ya meğer kadının genzine bişeyler kaçmış, ve sarsıntının etkisiyle o nesne geri çıkmış, kadın tekrar hayata dönmüş ve 10 yıl daha yaşamış
sonra yine ölmüş:(
terardan aynı kilisede cenazesi yapılıyor mezara götürmek için kalabalık tabutu omuzda merdivenlerden indirmeye çalışırken kocasının sesi duyulur:
bi uçakta madonna, bush, brad bit, angelina jolie,ufak bir çocuk ve papa varmış yani toplam 6 kişiler ama 5 paraşüt varmış:( uçak arıza yapmış düşmeye başlamış madonna demiş ki
- ben dünyanın süper straıyım, herkesin bana ihtiyacı var ve almış paraşütün birini atlamış
angelina zıplamış ordan
- ben dünyanın en güzel kadınıyım.S dünyanın bana ihtiyacı var ve o da almış bi paraşüt
bradd demiş o sırada
- ben dünyanın en yakışıklı adamıyım, yaşamam laızm almış bi paraşüt daha atlamış
kalmış 3 kişi 2 paraşüt:(
bush demiş
ben dünyanın en zeki adamıyım, dünyanın bana ihtiyacı var ve atlamış
kalmış papa ve çocuk:(
papa demiş
-yavrucum dünyanın baa ihtiyacı yok, yeterince yaşadım, ama sne yaşamalısın, al bu paraşütü atla:(
çocuk demiş
- hayır efendim ikimiz de yaşayacağız
papa: aa nasıl olur
çocuk: kendini dünyanın o en zekisi sanan salak, paraşüt yerine benim sırt çantamla atladı:)
Başkan Bush'un yeni talimatı: -Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak. Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor. Başkan Bush küplere binmiş ve yetkiliyi çağırıp sormuş; - Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi? - Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş; - Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun ön yüzüne tükürmesi.
Ramazan gelmiş. Temel arkadaşı Cemalle konuşuyormuş. Cemal: -Temel, de bakayum oruçli oruçli kaç hamsi yiyebilursun? Temel hava atacak ya: -100 tane yerum! Cemal gülmüş: -olirmu da! Birinci hamsiyi oruçli iken yersun orucin bozilur, kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersun... Temel bu espriyi çok beğenmiş.dursun'a yapmaya karar vermiş. keyifle sormuş: -Ula dursun, oriçlu oriçlu kaç hamsi yiyebilursun? Dursu şaşkın şaşkın cevaplamış: -50 tane yerum. Ne oldu ki? Bu cevap karşısında Temel'in bütün hevesi kırılmış: -Heç! demiş, 100 deseydun sağa çok cüzel bi espri yapacağudim! :) :)
Bizim Temel’le Dursun Almanya’da bir gün arabayla gezmeye çıkarlar... Tabii otobandan giderken alışmışlar burda suratli gitmeye. Dursun tahrik eder: Ula bas kaza nerdeyse at arabasi bize yetişecek. Temel, durur mu. Hız sınırını çoktan aşmıştır. Birden yoldan çıkıp yokuştan aşağı ağaçların arasına paldur küldür giderken Dursun atılır: Ula ne oldi eyi giderken birden sallanmaya başladuk. Temel heyecanla: Ula Dursun, sorma önüme bi köpek çikti... Dursun: Ula uşağum ezseydun oni da geçseydun... Temel: Ula ben neye uğraşıyorum zannedeysun..
Edebiyatdefteri.com'u kullanarak Çerez Politikamızı kabul etmiş sayılırsınız.