"...
Tren yolunun ucunda sis vardı. Sisin içinden çıkıp gelecek üstleri ıslak, camları buğulu trenler vardı. En çok geceleri geçen trenlere binip gizli bir masala doğru yolculuğa çıkacak olan çakır bir oğlanla bir kız vardı.
Oğlan, kızın yolunu bekliyordu pencerenin önünde. Kız, susuz toprakların hiç tanımadığı, alışınca da vazgeçemediği bir su gibi akarak geliyor; pencereye, gün boyu beklenmiş bir gülücük taktıktan sonra ardında çiçek kokuları bırakarak karşıdaki köhne eve giriyordu."
(Arka Kapak'tan)