`Yalnız olmaktan nefret ediyorum. Keseli hayvanlar gibi bir başkasının derisinin altında yaşamak isterdim. Emniyette olmayı, bakılıp gözetiliyor olmayı havadan, hatta yaşamdan daha çok isterdim.` Çünkü iş bağımsızlığa gelince, `gerçekten kendi ayaklarımızın üstünde durduğumuz zaman, kadınlıktan uzaklaşacağımızdan, sevgisiz, sevimsiz, olacağımızdan korkuyoruz. Bağımsız olmak istiyor ama bağımsızlıktan korkuyoruz. Bunun için de başkalarını suçluyoruz. `Onları` suçlayarak ya da dizimizi döverek özgürleşemeyiz. Bağımsızlık, başkalarının bize bahşedebileceği bir lütuf değildir.` Kendi deneyimlerinden yola çıkan Bayan Dowling`in okura verdiği mesaj bu. Ve hoşuna gitsin ya da gitmesin, her kadının bu
kitapta kendinden bir şeyler bulacağı muhakkak.