XİSOR AŞİRETİ
Adıyaman'ın Kızıl Hızırları
(Tarih, İnanç, Kimlik ve Direniş Yolları)
Hüseyin TURHAL
Bir toplumun tarihi, yalnızca resmî belgelerden ve iktidarın kaleminden çıkan satırlardan ibaret değildir. Gerçek tarih; çoğu zaman görmezden gelinen, susturulmaya çalışılan ve hafızanın en derin köşe...
3.1. Anadolu'da Safevi Propagandası: Kızılbaşlığın Yükselişi yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başları, Anadolu coğrafyasında köklü inançsal ve siyasi dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. İran'da ortaya çıkan Safevi Devleti'nin kurucusu Şah İsmail (Hataî), hem askeri bir lider hem de karizmatik bir dinsel figür olarak ortaya çıktı. Şiiliğin bir kolu olan Kızılbaşlığı benimseyen Şah İsmail, Anadolu'daki Alevi/Kızılbaş topluluklar arasında hızla yayılan bir propaganda ağı kurdu. Dinsel Çekim: Şah İsmail ve ardındaki Safevi ocağı, kendilerini Ali'nin soyundan gelen ve Mehdi'yi müjdeleyen kutlu kişiler olarak konumlandırdı. Bu dinsel söylem, Osmanlı yönetimi altındaki Sünni baskısından bunalmış ve merkezi otoriteye mesafeli duran Alevi zümreler, özellikle de Xısor gibi Kürt aşiretleri arasında büyük bir destek buldu. Mürşid-Mürit İlişkisi: Anadolu Kızılbaşları, Safevi liderlerine karşı derin bir mürşid-mürit (pîr-talip) bağlılığı geliştirmişlerdi. Bu bağlılık, siyasi sadakatin ötesinde, dinsel bir görev olarak görülüyordu. Bu durum, Osmanlı'nın Sünni (Hanefi) İslam anlayışına karşı bir dinsel ve siyasi cepheleşme yarattı.
3.2. Xısor'un Ayaklanmadaki Konumu: Safevi'ye Sadakat Xısor Aşireti'nin Ağuîçen Ocağı'na mensup Alevi kimliği ve dağlık coğrafyadaki konumu, onları Şah İsmail'in en büyük destekçileri arasına itmiştir. Bu dönemde Xısor'un ataları ve komşu aşiretler, Safevi daveti üzerine ayaklanmaya aktif olarak katıldılar. İnanç İçin Savaş: Xısor için Safevi hareketine destek vermek, sadece siyasi bir tercih değil, aynı zamanda varoluşsal bir inanç mücadelesiydi. Şah İsmail'in ordusuna asker gönderdiler, Safevi ajanlarına (halifelere) yol gösterdiler ve Osmanlı askeri birliklerine karşı direnişe geçtiler. Kızılbaş Rengi: Aşiretin "Kızıl Hızırlar" olarak anılması, bu dönemde başlarına sardıkları kırmızı taç (Kızılbaş tacı) veya Safevi ordusuna olan güçlü sembolik bağlarından kaynaklanmaktadır. Bu, Osmanlı belgelerinde Xısor'un "isyancı" ve "rafızi" olarak yaftalanmasına yol açmıştır.
3.3. Çaldıran Sonrası Süreç: Baskı ve Kaçış 1514 yılında Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında gerçekleşen Çaldıran Savaşı, Anadolu'daki Kızılbaş topluluklarının kaderini değiştiren en kritik olaydır. Safevilerin yenilmesi, Xısor Aşireti de dahil olmak üzere destekçi gruplar için büyük bir felaketin başlangıcı oldu. Yavuz'un Katliamları: Savaşın hemen ardından Osmanlı, Anadolu'daki Kızılbaş nüfusu sistematik bir şekilde hedef aldı. Tarihi kaynaklar, on binlerce Alevi/Kızılbaş'ın ya katledildiğini ya da sürgün edildiğini göstermektedir. Xısor'un bulunduğu Adıyaman ve Malatya çevresi, bu baskıların en yoğun yaşandığı bölgelerdendi. Dağlara Sığınma: Xısor Aşireti, Osmanlı'nın takibinden kaçarak doğal sığınakları olan Adıyaman'ın sarp dağlık bölgelerine çekildi. Bu zorlu coğrafya, hayatta kalmalarını sağladı, ancak aynı zamanda onları Osmanlı idaresinden fiilen kopararak yarı-özerk, izole bir yaşam sürmeye zorladı. Zorunlu İskân ve Göç: Aşiretin bir kısmı, baskıdan kurtulmak amacıyla Osmanlı tarafından zorunlu iskâna tabi tutuldu ya da gönüllü olarak daha güvenli bölgelere göç etti. Bu göçler, aşiretin coğrafi olarak dağılmasına ve farklı bölgelerde kollarının oluşmasına neden oldu.
3.4. Osmanlı Baskısının Kalıcı Sonuçları Şah İsmail ayaklanması ve Çaldıran sonrası dönem, Xısor Aşireti'nin kimliğini kalıcı olarak şekillendiren tarihsel travmayı yaratmıştır. Gizlilik (Takiye): Sürekli baskı altında yaşama zorunluluğu, inancın gizlenerek (takiye) icra edilmesine yol açmıştır. Cemler gizli yapılmış, dinsel ritüeller dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunmuştur. Bu durum, Ağuîçen Ocağı'na bağlı Dedelik kurumunun işleyişini de yer altına çekmiştir. Merkezi Otoriteye Güvensizlik: Bu dönemden itibaren Xısor ve benzeri Alevi aşiretler, Osmanlı merkezi otoritesine karşı derin ve kronikleşmiş bir güvensizlik geliştirmiştir. Bu güvensizlik, sonraki yüzyıllarda da Osmanlı'ya ve hatta modern Türkiye Cumhuriyeti'ne olan siyasi mesafelerini belirleyen temel duygu olmuştur.
Böylece, Xısor Aşireti, 16. yüzyılın siyasi ve inançsal fırtınasından "Kızılbaş" kimliğiyle, yaralı ancak daha dirençli bir şekilde çıkmış ve bir sonraki bölümde ele alınacak olan uzun Osmanlı dönemine adım atmıştır.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.