Kısa Öz Açıklama:
Bu eser, genellikle Anadolu'nun zengin sözlü geleneğinden derlenmiş, kaybolmaya yüz tutmuş masalları bir araya getirir. Bu masallar; bilgelik, dürüstlük, iyilik-kötülük mücadelesi g...
Masal 13 Şah Mehmet ve Palamut Kahlesi Kralı: Sevgi ve İmanın Kerameti
Bir zamanlar, dağların eteğinde, denizin mavisinin kucakladığı bereketli bir diyarda, adı Palamut Kahlesi olan küçük bir krallık varmış. Bu krallığın başında, kalbi buzdan daha soğuk, emirleri demirden daha keskin olan Zalim Kral hüküm sürüyormuş. Kralın zulmü, halkın yüzünden gülümsemeyi, sofrasından bereketi silmiş; krallıkta adalet değil, sadece korku konuşuyormuş. Ancak bu topraklarda, tüm bu karanlığa inat, bir nur parıldıyordu. Bu nurun sahibi, halkın gizli umudu, gönlü sevgi ve imanla dolu olan Şah Mehmet idi. Şah Mehmet, ne kılıç sallayan bir komutan, ne de hazineler biriktiren bir tüccardı; O, sadece bir şair, bir hikmet ehliydi. Bir gün, Şah Mehmet, Kralın sarayına en yakın tepede, kadim bir çınar ağacının gölgesinde otururken, kalbindeki ilahi aşkın coşkusuyla dudaklarından şu şiirler dökülmeye başladı. Bu şiirler, yüzyıllardır unutulmuş olan Zebur'un ilahilerinden feyz alıyordu: Gönül mülkünde bir sultanım, tahtım aşk u iman. Zulüm perdesi erir, güneş doğar her an. Ey dağlar, ey taşlar, dinleyin bu feryadı, Mazlumun ahı yakar, bulur Hakk'ın adaletini. Kır zinciri, çöz düğümü, sevgi gücüyle gel, Zulüm ile abad olunmaz, bu dünya sana da kalmaz el. Şah Mehmet'in sesi, rüzgarla birlikte dağları aştı, taşları deldi. Öyle bir içtenlik, öyle bir iman gücü vardı ki sesinde, kuru dallar bile titredi, dağ taş onun feryadıyla inledi, adeta figan ediyordu. İnsanlar, bu ilahi sesi dinlerken gözyaşlarını tutamadılar; kalplerindeki korku, yerini yeniden filizlenen bir umuda bıraktı. Zalim Kral ise, sarayının kalın duvarları arasında bile bu sesi duydu. Önce öfkelendi, bu cüretkar şairi susturmak için askerlerini göndermek istedi. Fakat, Şah Mehmet'in sesi, Kralın kalbindeki en derin, en karanlık köşeye dokunmuştu. Ses, bir kılıç gibi değil, bir su damlası gibi, yavaşça o katı kalbi aşındırıyordu. Nihayet, Kral dayanamadı ve Şah Mehmet'in yanına, o çınar ağacının altına geldi. Yüzünde ne öfke ne de kibir vardı; sadece derin bir merak ve huzursuzluk... Kral, "Sen kimsin ki, benim krallığımda benden başka bir güçten bahsedersin? Hangi cesaretle benim sarayımın önünde isyan şiirleri okursun?" diye gürledi. Şah Mehmet, yerinden bile kalkmadan, gözlerini Kralın gözlerine dikti. Gözlerinde ne korku ne de nefret vardı; sadece saf, koşulsuz bir sevgi parlıyordu. "Ben, sadece gerçeğin feryadıyım, ey Kral. Benim gücüm, senin ne kılıçların ne de ordularınla ölçülebilir. Benim gücüm, Sevgi ve İmandır. Sen, kalbini taç ve otorite zannettiğin demir zırhla kapattın. Oysa o demir zırh, seni mutluluktan ve huzurdan alıkoyuyor." Kral alaycı bir şekilde gülümsedi. "Sözler güzel. Peki, o çok övdüğün gücünü göster bana. Bir keramet göster ki, inanayım bu boş sözlere." Şah Mehmet, tebessüm etti. Elleriyle yanındaki kurumuş, meyve vermeyi çoktan unutmuş yaşlı bir palamut ağacını işaret etti. "Keramet, gökte şimşek çaktırmak değildir, ey Kral. Keramet, kurumuş bir kalbe hayat vermek, umutsuzluğa düşmüş bir ruha yeniden nefes aldırmaktır." Sonra, Şah Mehmet, ellerini göğe doğru açtı ve sessiz bir yakarışa daldı. Bu yakarışın gücü, adeta görünmez bir enerji dalgası gibi çevreye yayıldı. Gözlerini açtığında, o yaşlı, kurumuş palamut ağacının dalları, Kralın ve tüm halkın şaşkın bakışları altında bir anda yeşermeye başladı. Ve daha da inanılmazı, o ağacın kuru dalları, mevsimi olmadığı halde, altın sarısı palamutlarla doldu. Ağaç, kısa sürede, en bereketli günlerini yaşıyormuş gibi göründü. Kral, olduğu yere çakılıp kaldı. Palamut Kahlesi'nin en yaşlı ağacının, sadece bir duayla yeniden canlandığına şahit olmak, onun buzdan kalbini çözmüştü. Bu, bir sihir değildi; bu, ilahi bir dokunuştu. Kral, titreyen dizleriyle Şah Mehmet'in önünde diz çöktü. Tahtı, gücü, zulmü; hepsi o anda anlamsızlaşmıştı. "Şah Mehmet," diye fısıldadı Kral, gözlerinden ilk kez samimi yaşlar akarak, "Senin kerametini gördüm. Benim zalimliğimin en büyük kanıtı olan bu palamut ağacına dahi hayat verdin. Benim katı kalbim de, senin sevgi ve iman gücünle yeşerebilir mi?" Şah Mehmet, Kralı nazikçe ayağa kaldırdı. "Elbette, ey Kral. Tövbe, her kalbin yeniden doğuşudur. Zulmün perdesi kalktı, artık kalbine güneş doğsun. Yönetimini sevgi, adalet ve imanla kur. İşte o zaman, bu Kahle, sonsuza dek bereket ve huzurla anılacak." Ve o günden sonra, Zalim Kral'dan eser kalmadı. O, Şah Mehmet'in rehberliğinde adil bir hükümdar oldu. Palamut Kahlesi Krallığı'nda sevgi, iman ve adalet hüküm sürdü. Şah Mehmet'in şiirleri, artık dağ taş figan etmek için değil, halkın şükrünü ve mutluluğunu dile getirmek için okunuyordu. Krallık, adının hakkını vererek, bereketli ve huzurlu bir diyar oldu. Böylece, Şah Mehmet, sadece sevgi ve iman gücüyle, bir krallığı ve bir kralın kalbini sonsuza dek değiştirmiş oldu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.