Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Rızalık Yolu İnsan-ı Kâmil’e Seyrü Sülûk Ve Mârifettulaha Erme
İnsanın içsel dönüşümünü bir köpek metaforu üzerinden anlatan tasavvufî bir seyrü sülûk risalesidir. Kümese girip tavukları yiyen köpeğin hikâyesi, bilinçsizlikten farkındalığa, suçtan telafiye uzanan...
102. Bölüm

Rızalık Etiği ve Babailer İsyını: Alevi-Bektaşi Öğretisinin Marksist, Psikolojik ve Sosyolojik Bir Çözümlemesi

24 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Öz: Bu çalışma, Alevi-Bektaşi geleneğinin merkezindeki "Rızalık" kavramını, 13. yüzyıl Anadolu'sunda gerçekleşen Babailer İsyanı'nın tarihsel bağlamına yerleştirerek disiplinlerarası bir yaklaşımla analiz etmeyi amaçlamaktadır. "Eline, beline, diline sahip ol" ilkeleriyle somutlaşan bireysel etik kodlar, "yıktığını yap, rızalık al" emriyle toplumsal bir boyuta taşınır. Makale, bu etik sistemin, Babai İsyanı'nın ortaya çıktığı sosyo-ekonomik koşullar (feodal baskı, göçebe-sedanter çatışması) ile diyalektik bir ilişki içinde şekillendiğini savunmaktadır. Marksist bir perspektiften, "helal kazanç" ve "alın teri" vurgusunun sınıfsal bir bilinç; psikolojik bir perspektiften, "özünü yoklama"nın kolektif bir travma ve aşağılanma (social humiliation) sonucu gelişen bir içe dönük savunma mekanizması; sosyolojik bir perspektiften ise "rızalık"ın, devlet otoritesi tarafından dışlanan bir topluluğun kendi içinde inşa ettiği alternatif bir hukuk ve adalet sistemi olduğu iddia edilecektir. Sonuç olarak, bu metin, sadece dini bir öğütler bütünü değil, aynı zamanda tarihsel bir baskı karşısında geliştirilmiş sofistike bir hayatta kalma ve anlam yaratma stratejisi olarak okunacaktır.

Anahtar Kelimeler: Babailer İsyanı, Rızalık, Alevi-Bektaşi Etigi, Marksist Analiz, Tarihsel Psikoloji, Sosyal Adalet, Anadolu Heterodoksisi.

Giriş

Alevi-Bektaşi öğretisi, İslam'ın içsel (batıni) bir yorumu olmanın ötesinde, onu taşıyan topluluğun tarihsel deneyimlerinin derin bir tezahürüdür. Bu çalışma, geleneğin temel metinlerinden biri olan bu öğretiyi, onun şekillenmesinde kritik bir dönüm noktası olan Babailer İsyanı (1240) ile ilişkilendirerek inceleyecektir. Moğol istilası ve Selçuklu feodalizminin yarattığı çöküntü ortamında, marjinalleştirilmiş Türkmen göçebelerin başlattığı bu isyan, sadece siyasi bir olay değil, aynı zamanda derin sosyolojik, psikolojik ve etik sonuçlar doğurmuştur. Bu makale, metni, bu tarihsel arka planın ışığında, çok disiplinli bir bakış açısıyla çözümlemeyi hedeflemektedir.

1. Bölüm: Tarihsel Bağlam: Babailer İsyanı'nın Sosyolojik ve Ekonomik Kökenleri

Babailer İsyanı, metnin "alınteri dökerek helal kazanç" ve "hak hukuk adalet" vurgusunu anlamak için anahtardır.

Marksist Bir Okuma: Sınıf Çatışması ve Üretim İlişkileri: Selçuklu devlet yapısı, yerleşik (sedanter) bir ziraat ekonomisi ve kentli bir Sünni ulema-sınıf ittifakı üzerine kuruluydu. Göçebe (ve yarı-göçebe) Türkmenler ise bu yapının dışında, marjinal, vergi yükü altında ezilen ve siyasi olarak temsiliyetten yoksun bir grup olarak konumlanmıştı. Baba İlyas ve Baba İshak'ın liderliğindeki isyan, temelde bir sınıf çatışması ve üretim tarzı mücadelesi idi. Metindeki "yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma" uyarıları, bu bağlamda, devletin (yanlış eşik) ve onun haram sayılan vergi/ganimet sistemine (yanlış cepler) katılmama, ondan uzak durma çağrısı olarak yorumlanabilir. "Helal kazanç", sadece dini bir kavram değil, aynı zamanda gasp edilmiş ekonomik hakların ve emeğin geri alınmasına dair politik bir talebin kodlanmış ifadesidir.

Sosyolojik Bir Olgu Olarak Mehdicilik: İsyanın "dini-mehdici" karakteri, Max Weber'in "protesto etiği" kavramıyla anlaşılabilir. Ezilen gruplar, maddi güçten yoksun olduklarında, meşruiyetlerini karizmatik otorite (Baba İlyas'ın mehdi olarak görülmesi) ve kültürel/dini semboller üzerinden inşa ederler. Bu, maddi iktidara karşı manevi bir iktidar kurma çabasıdır.

2. Bölüm: Psikolojik Boyut: Travma, Aşağılanma ve İçe Dönük Savunma Mekanizmaları

İsyanın kanlı bir şekilde bastırılması, toplulukta derin bir travma ve güvensizlik yaratmıştır. Metnin etik kodları, bu travmaya bir tepki olarak okunabilir.

Kolektif Travma ve "Dar Gel Doğru Söyle": Bastırılan bir azınlık olarak hayatta kalmanın yolu, dış dünyaya (devlete, egemen Sünni çoğunluğa) karı aşırı bir temkin ve gizlilik (setriyyet) geliştirmektir. "Görmediğini söyleme, yanlış söz söyleme" ilkesi, sadece ahlaki bir öğüt değil, aynı zamanda hayati bir güvenlik protokolüdür. Dedikodu veya ifşa, tüm topluluğu riske atabilir. "Dar gel doğru söyle" ifadesi, bu gizlilik halinin (dar) içinde dahi doğruluktan şaşmama erdemini vurgular.

Özeleştirinin Psikolojik İşlevi: "Cahiller kendini aklar" ifadesi, topluluğu dış tehditlere karşı uyarır. Dışarıdan gelen baskı karşısında iç çekişmeler ve suçu birbirine atma, grubu zayıf düşürecek en büyük tehlikedir. Bu nedenle, "arif olan özünü yoklar" mekanizması, bir iç dayanışma ve grup içi uyum aracıdır. Baskı, içeride daha sıkı bir özeleştiri ve ahlaki disiplin gerektirir. Bu, Freudyen anlamda, dışarıdaki süperego (devlet, şeriat) baskısına karşı, içeride daha katı bir süperego (Rızalık etiği) inşa etmek olarak görülebilir.

3. Bölüm: Felsefi ve Hukuki Bir Sistem Olarak Rızalık

Babai İsyanı'nın başarısızlığı, devlet mekanizmasına karşı dışarıdan bir zaferi imkansız kılmıştır. Bu yenilgi, alternatif bir düzen arayışını topluluk içine yöneltmiştir.

alternatif Bir Hukuk Sistemi: Devletin adalet dağıtmadığı, aksine zulmettiği bir ortamda, "rızalık yolu" topluluk içi anlaşmazlıkları çözmek için alternatif bir hukuk ve yargı mekanizması işlevi görmüştür. "Yıktığını yap, ağlattığını güldür" ilkesi, cezai bir yaptırımdan (kısas, had) ziyade, onarıcı adalet (restorative justice) anlayışının ta kendisidir. Amaç, suçluyu cezalandırmak değil, toplumsal dokuyu ve mağdurun haklarını onarmaktır.

Tavuk Metaforu ve Sözleşmeli İlişkiler: Tavuğu yiyen köpek ve tazminat ödeyip rızalık alan insan-ı kâmil metaforu, toplumsal ilişkilerin bir sosyal sözleşme üzerine kurulması gerektiğini anlatır. Toplum, bireylerin birbirine zarar vermemek üzere yaptığı (Rousseau'yu anımsatan) bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyi ihlal eden, sadece "günah" işlemez, aynı zamanda toplumsal bağı zedeler. Onarım, bu bağı yeniden tesis etmek içindir. Bu, devletin tekelindeki ceza hukukuna karşı, sivil ve vicdani bir hukuk anlayışıdır.

4. Bölüm: "Allah'ı İnsan Yarattı Bakışı": Radikal Bir Teolojik ve Felsefi Çıkış

Bu ifade, tüm bu tarihsel ve sosyolojik arka planın teolojik düzlemdeki yansımasıdır.

İktidarın ve Otoritenin Yeniden Tanımlanması: Egemen Sünni anlayış, siyasi ve dini otoriteyi (Selçuklu Sultanı ve Sünni Ulema) Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi ve temsilcisi olarak meşrulaştırıyordu. "Allah'ı insan yarattı" ifadesi, bu meşruiyeti temelden sarsar. Egemenlerin tanrı adına konuşma iddiası reddedilir. Tanrı, insan zihninin bir ürünü, dolayısıyla insanın yarattığı bir kavram olarak tanımlandığında, dini otorite de insana içkin hale gelir. Bu, padişahın ve şeyhülislamın otoritesine karşı, bireyin vicdanını ve aklını ("akla mantığa bilime fenne yakın ol") tek otorite olarak koyan radikal bir demokratik ve hümanist harekettir.

Sonuç

İncelenen metin, Babailer İsyanı gibi tarihsel bir travmanın ardından şekillenmiş, çok katmanlı bir hayatta kalma kılavuzudur. Siyasi iktidar kaybedildiğinde, iktidar etik üzerinden yeniden inşa edilmiştir. Ekonomik haklar gaspedildiğinde, "helal kazanç" üzerinden bir onur ekonomisi tasavvur edilmiştir. Dini otorite tarafından dışlandıklarında, "Allah'ı insan yarattı" diyerek otoriteyi bireyin içsel dünyasına taşımışlardır. Adalet dağıtılamadığında, "rızalık" üzerinden kendi onarıcı adalet sistemlerini kurmuşlardır. Bu nedenle, bu öğretiler sadece kişisel ahlak kuralları değil, aynı zamanda baskı altındaki bir topluluğun tarihsel, sosyolojik ve psikolojik stratejilerinin kodlanmış bir ifadesidir.

Kaynakça

Tarih ve Sosyoloji:

Ocak, Ahmet Yaşar. Babailer İsyanı: Aleviliğin Tarihsel Altyapısı. Dergah Yayınları.

Marksist Analiz için: Kalender, Cemal. Anadolu'da İsyan: Babailerden Şeyh Bedreddin'e. Yordam Kitap.

Sosyal Hareketler Teorisi için: Tarrow, Sidney. Power in Movement: Social Movements and Contentious Politics. Cambridge University Press.

Psikoloji ve Tarihsel Travma:

Volkan, Vamık D. Bloodlines: From Ethnic Pride to Ethnic Terrorism. Farrar, Straus and Giroux. (Kolektif travma konusunda klasik bir eser).

Social Humiliation için: Lindner, Evelin. Making Enemies: Humiliation and International Conflict. Praeger Security International.

Felsefe ve Hukuk:

Onarıcı Adalet için: Zehr, Howard. Changing Lenses: Restorative Justice for Our Times. Herald Press.

Sosyal Sözleşme için: Rousseau, Jean-Jacques. Toplum Sözleşmesi. (Çeviri). İş Bankası Kültür Yayınları.

Din ve Heterodoksi:

Melikoff, Irene. Uyur İdik Uyardılar: Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları. Demos Yayınları.

Karizmatik Otorite için: Weber, Max. Ekonomi ve Toplum. (Çeviri). Yarın Yayınları.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL