Sivas’ın Banaz köyünde doğan Hızır, sazının teliyle sadece âşık değil, aynı zamanda halkının vicdanı oldu. O’nun deyişleri, basit birer ezgi değil, Osmanlı’nın ağır vergilerine ve inanç baskısına karş...
Pir Sultan Abdal Romanı - 4. Bölüm Şah'a Yürüyüş: Safevi Etkisi
I. Kızılbaşın Duası Anadolu'nun dört bir yanı, I. Selim'in (Yavuz Sultan Selim) Safevilere karşı kazandığı Çaldıran Zaferi'nin (1514) ardından bile, tam olarak yatışmamıştı. Osmanlı Devleti, coğrafyasındaki Kızılbaş (Alevi Türkmenler) nüfusu büyük bir tehdit olarak görüyordu. Bu insanlar, padişahın iktidarından çok, doğudaki Şah İsmail'in (Şah Hatayi) manevi ve siyasi otoritesine bağlıydı. Pir Sultan Abdal'ın köyü Banaz, tam bu fay hattının üzerinde yer alıyordu. Artık O, sadece köyünün âşığı değil, bu büyük inanç ve siyaset çatışmasının merkezindeki yol göstericiydi. O'nun deyişleri, basit birer ezgi değil, birer siyasi bildiriydi. Pir Sultan, Cem'lerinde, insanların kalbine sadece Hakk aşkını değil, aynı zamanda hakk arama cesaretini de aşılıyordu. O'nun 'Şah'a olan bağlılığı, Safevi ordusunun başarısı için söylenen bir temenni olmaktan çıkıp, yerel beylerin zulmüne karşı halkın sığındığı bir ideal haline gelmişti. "Pir Sultan Abdal'ım, bakın ne oldu, / Şah'ımız gelsin de, şeriat kurulsun." Bu sözler, Osmanlı düzeni için açıkça bir isyan çağrısıydı. Pir Sultan, Şah'ı sadece bir kurtarıcı değil, adaleti getirecek olan Mehdi inancının bir tezahürü olarak görüyordu. II. Gurbetten Gelen Haberler Pir Sultan, şiirlerinin Sivas beylerine ulaştığını biliyordu. Ancak geri adım atmayı reddetti. Tam tersine, inancını perçinlemek ve siyasi duruşunu sağlamlaştırmak için, Safevi diyarından gelen dervişlerle temas kurmayı yoğunlaştırdı. Bir kış günü, Banaz'a gurbetten bir heybe dolusu mektup ve yeni Safevi deyişleri getiren bir yol eri geldi. Bu mektuplar, Şah'ın Anadolu'daki yoldaşlarına gönderdiği manevi destek mesajlarıydı. Ancak mektupların arasında, Pir Sultan'ın eski isimdaşı olan Hızır Paşa'nın yükselişiyle ilgili endişe verici bir haber de vardı. Artık 'Hızır' ismi, Saray çevresinde güçlü, hırslı ve padişahın mutlak otoritesine bağlı bir bürokratı temsil ediyordu. Pir Sultan ve Hızır Paşa. İsimleri aynıydı, ancak biri yoksulların ve adaletin nefesi, diğeri ise iktidarın ve düzenin soğuk kılıcı olmuştu. Onların yollarının bir gün acı bir şekilde kesişeceği artık sadece bir varsayım değil, kaçınılmaz bir yazgıydı. III. Köyün Sınırları Daralıyor Pir Sultan'ın Banaz'da düzenlediği Cem'lere gelen insan sayısı günden güne artıyordu. Köylüler, çevre obalardan ve kasabalardan gelen yeni talip ve yoldaşlarla dolup taşıyordu. O'nun evi, bir zikir merkezi, bir okul ve aynı zamanda bir direniş karargâhı haline gelmişti. Ancak bu genişleyen ün, beraberinde tehlikeyi de getirdi. Sivas Beyi, Pir Sultan’ın faaliyetleri hakkında İstanbul’a raporlar göndermeye başladı. İlk uyarılar, sözlü tehditler ve zoraki vergi baskıları şeklinde geldi. Bir Osmanlı subaşısı (polis şefi), Banaz’a gelerek Pir Sultan’ı huzuruna çağırdı. Subaşı, elindeki fermanı sallayarak konuştu: “Ey Pir Sultan! Senin şiirlerin, padişahın ülkesinde fitne tohumları ekiyor. Ya bu Şah sevdasından vazgeçer, deyişlerini sadece Hakk ve peygamber aşkına söylersin, ya da bu köyün toprağı sana zindan olur!” Pir Sultan, o an subaşının gözlerinin içine, sazından daha keskin bir bakışla baktı. “Benim aşkım, Hakk’ın ve Ali’nin aşkıdır. Zalime karşı gelmek ise o aşkın emridir. Şah’a olan sevdam, benim inancımdır. Ben, nefsime esir olmam, fermanınıza boyun eğmem! Benim son sözümü dar ağacında dinlersiniz!” Bu cesur reddediş, Pir Sultan'ın artık geri dönüşü olmayan yola girdiğini gösteriyordu. Tohumlar yeşermiş, direnişin kökleri toprağa sıkıca tutunmuştu. Fırtına geliyordu.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.