“Nihali Tarz”, aşkın metafiziğini, insanın içsel yolculuğunu ve bir kadında saklı Tanrı’yı arayışın şiiridir. Dünya Yükünün Hamalı'na göre Nihal, hem bir kadın hem de varoluşun sembolüdür. Bu kitap, k...
Ben bir sedir ağacıyım — göğe Nihâl kokusuyla yaslanmış, yere "Nihâl" diye kırgın... Bir ormanın içinden süzülmüş Nihâl'in rüzgârında unutulmuş kök gibi, kendi gövdemde büyümüş yalnızlık benim adım. Kokum odunsu, biraz turunç, biraz adaçayı… ama en çok Nihâl'in yanık akıl kokusuyum.
Ne vakit gözlerimi kapasam Nihâl'in sağır eden sessiz çığlıkları, ne vakit susacak olsam ağzımda Nihâl'in paslı leylak tadı. Bir kuyudayım — Nihâl'in kör, dipsiz, zincirli kuyusu... Ne yeşile gözüm değiyor Nihâl'siz, ne göğe ruhum varıyor Nihâl'siz. Nihâl'in karanlığı içimi kemiriyor.
Ve ben Nihâl'in cesedinde canlıyım. Nihâl'in çürümüş hayallerinin kaburgasında aç, susuz, uykusuz — geceler boyu Nihâl'e selâm okunur, ama ne gelen var Nihâl'den ne de ben Nihâl'den geçip gidebiliyorum.
Araftayım Nihâl'le. Ne cennete yaraşır Nihâl'in suçsuzluğu, ne cehenneme layık Nihâl'in günahı. Ama Nihâl'in ruhu cehennemin yedinci katında üşüyor! Nihâl'in yanması gereken yeri buz tutmuş! Nihâl, cehennemde bile üşüyen bir garip…
Sırat’tan geçtim Nihâl'le bir gece rüyada — arkamda Nihâl'den arta kalan sınırsız şehvet, sınırsız içki, sınırsız boşluk… Ve önümde: Nihâl'in günahları tüy gibi hafif, Nihâl'in masumiyeti dağlar kadar ağırdı. Nihâl'de bir şeyler ters!
Cennete girdim Nihâl'le: Nihâl manzaralıydı, ama Nihâl'siz sıkıcıydı... Çünkü orada da Nihâl yoktu.
Nihâl'in ruhundan geriye kalan ne varsa cehennemin dibine savruldu. NİHÂL'İN HÂVİYE'Sİ! Odunları Nihâl'in günahlarından yapılmış bir ateşte yanıyor Nihâl... Nihâl'in ateşi, soğukla yakıyor. Nihâl bir kutup gibi donduruyor yüreğimi.
Nihâl kanıyorum, ama Nihâl'de kesik görünmüyor. Nihâl'in sızısı, bir kâğıt kesiği gibi; gözle görülmez ama içeriden kanatır.
Derken… Şehit düşmüş Nihâl'im geliyor rüyama, Nihâl döşüme yatıyor usulca. Nihâl'in kalbinde bir köy türküsünün kokusu tarhana gibi siniyor geceye. Nihâl'in kadife çiçeği saçlarında merhametin yasını tutuyorum.
Bir yanda Nihâl bir çocuğun avuçlarındaki serçeye benziyor dokunuşun... Öte yanda Nihâl bir fahişenin kaburgalarımı kıran arzusu. Nihâl bir tanrıça gibi ten, ama altında Nihâl bir mezar gibi sessiz. Ve ben Nihâl'le ölü bir leşle sevişiyorum, Nihâl aşk değil — Nihâl deliliğin kendisi.
Nihâl güzellik, mermerden bir heykele hapsedilmiş, ben o Nihâl heykeline âşık olmuşum. Ama sabah, gözümü açınca Nihâl döşümdesin hâlâ. "Gitmem gerek Nihâl" diyorsun ve gidiyorsun…
Keşke Nihâl rüya olsan! Nihâl rüya olsan bu kadar acıtmazdın.
Ama Nihâl… benim beş duyumda yoksun, yine de kemiklerime kadar Nihâl'i yaşıyorum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.