“Nihali Tarz”, aşkın metafiziğini, insanın içsel yolculuğunu ve bir kadında saklı Tanrı’yı arayışın şiiridir. Dünya Yükünün Hamalı'na göre Nihal, hem bir kadın hem de varoluşun sembolüdür. Bu kitap, k...
Bir oda vardı; duvarları aynadan, lisanı hazinûl-esrârdan. Bir adam vardı; babasının gölgesinde büyümüş, şimdi o gölgeyi sırtında bir saltanat sanan. Bir kadın vardı; her erkeğe bir kisve biçen, ve içindeki yetimi konuşturan.
“Sen beni satın almadın erkek, sadece kendi karanlığına ait anahtarı bana teslim ettin.”
Bu kimin sâhasıydı? Hangi sâkiyin sesi, hangi kulakta yankılanıyordu? Kelimelerin sultanı kimdi; secde eden mi, yoksa secde ettiren mi?
2. Bab: Rükûn Sırrı ve İnâyet Oyunu
Nihal eğilmedi. Eğilir gibi yapıp, erkeği doğrulttu. Erkek dirildi sanırken, özünde ölüme yürüdü. Kadın, onun arzularını alnına bir damga gibi vurdu. Her emir, kendi secdesini içinde taşırdı zâten. Ve her söz, söylenmeden evvel, rüyada çoktan yaşanmıştı.
“Bana kim olduğunu söylerken, aslında kendinden kaçtığını itiraf ediyorsun.”
Kim kimi kovalamaktaydı? Hangi kul, hangi Rabbe yazılmıştı? Kadın mı Müdebbir’di bu sahnede, yoksa erkeğin içindeki mahcup çocuk mu?
3. Bab: Teslimiyetin İhlâsı – Gölge ile Nikâh
Ne güldüler, ne ağladılar. Aralarındaki boşlukta, çıplak bir ihtiyaç uyudu. Ne aşktı bu, ne nefes; yalnızca bir teslimiyetin hikmetiydi. Kendi çizdiği haritanın tam ortasında kaybolmaya râzı olmaktı.
“Ben senin yokluğunla var oldum, ey erkek. Ben senin sınırında bir iklimim; girmek istediğin, fakat hep korktuğun…”
Erkek susarken, Nihal onu işitti. Erkek diz çökerken, Nihal onun boynuna “Sen, bensin” diye bir mühür bastı.
4. Bab: Sığınak ve Mahzen – Günahın Nuru
Bir sığınaktı burası, aynı zamanda bir mahzen. Bir mâbetti, belki de celladın odası.
Fakat fark eder miydi? İki ruh, birbirinin sırrına secde eylediyse, hangi zeminde eğildikleri değil, neye îman ettikleriydi hakîkat.
Ve nihâyet Nihal buyurdu:
“Ben senin yegâne şâhidinim, erkek. Bana verdiğin her yara, seni hakîkate yaklaştıran bir hatıradır artık.”
Erkek ağlamadı. Lâkin içindeki çocuk, ilk defa kucaklandı.
Hâtime-i Nihalî:
Ey tâlip! Bu risâleyi sâdece bir GÖLGE OYUNU meseli sanma. Bu, “kimim ben?” diye soran bir adamla, “ne olduğumu asla unutmayacağım” diyen bir kadının, kalp ile kalem olup yazdığı bir itirâfnâmedir.
Bu risâle, ruhuna dokunan her hükmün, hakîkatte senin tarafından yazılmış olduğunu sana ihtar içindir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.