Adıyaman, Nemrut Dağı. Binlerce yıldır Kommagene Krallığı'nın sırlarını uykuya yatıran mistik zirve.
Arkeolog Nurten, Defineci Hüseyin ve bilge Dayı, Kral Nemrut’un kayıp mezarını ve hazinesini bulma...
Kralı Uyandırmak: Beşinci Bölüm Kayıp Semboller ve Aşk Güneşi'nin Anahtarı
Hüseyin ve Nurten, Şeref Dayı’nın sesinin geldiği yöne doğru hızla ilerledi. Koridor aniden genişlemiş ve son bir kapıya ulaşmıştı. Kapı, parlak siyah mermerden yapılmıştı ve tam ortasında, Kahta Kalesi’nin altındaki dehlizlerde beklenmeyecek bir şekilde, Nemrut’un zirvesindeki o meşhur yıldız ve hilal desenli sembol yer alıyordu. Bu, Hüseyin’in günlüğünde geçen tılsımın kendisiydi. Şeref Dayı, elindeki gaz lambasını tılsımın üzerine tutuyordu. "Kahta'nın altında Nemrut'un mührü," diye mırıldandı yaşlı adam. "Demek ki Hüseyin haklıydı. Kral, hazinesini en sağlam ve en gizli yerine saklamış." Tılsım, kapının yüzeyine oyulmuş büyük, dairesel bir girintinin içindeydi. Çevresinde ise, rastgele dağılmış gibi duran yedi küçük kare oyuk vardı. "Bu bir kilit sistemi," dedi Nurten, hemen analiz ederek. "Yedi farklı küçük sembolü doğru sırayla bu oyuklara yerleştirmeliyiz. Ama semboller nerede?" Hüseyin, elindeki parşömeni açtı. Parşömenin arka yüzeyinde, daha önce gözden kaçırdıkları, neredeyse silinmiş, yedi farklı hayvan figürü vardı: Kartal, Aslan, Boğa, Tilki, Akrep, Yılan ve Köpek. "İşte kayıp semboller!" dedi Hüseyin. "Bunlar tılsım kilidinin parçaları. Kommagene Krallığı'nın koruyucu hayvanları." Nurten, kaşlarını çattı. "Yedi hayvan. Yedi oyuk. Ama hangisi nereye? Bu sembollerin sırası, ya bir astronomik düzene ya da tarihsel bir hiyerarşiye göre olmalı. Kral Antiokhos için en önemli hayvan neydi?" Şeref Dayı, kapının yüzeyindeki tılsım sembolünü işaret etti. "Bakın gençler. Tılsımın merkezi olan yıldız ve hilal deseninin hemen altında, zar zor görülen, küçük bir kartal kabartması var. Kartal, Kral'ın tanrısal gücünü ve gökyüzüyle bağını temsil ederdi." Hüseyin ve Nurten anında anladılar: Kartal, Kral'ın simgesiydi, dolayısıyla ilk sembol olmalıydı. "Kartal, birinci oyuk," dedi Nurten, hızlıca not alarak. "Peki diğerleri?" Hüseyin, gözlerini kapattı. Tıpkı o gün Nemrut'ta yaptığı gibi, zihnini efsanelere ve sezgilere açtı. "Efsane der ki," diye başladı Hüseyin, "Kral Antiokhos, tahtını koruması için en güçlü ve en sadık hayvanları seçti. Güç, sadakat, çeviklik, ve nihayet, en alttaki yaratıklar." Nurten, Hüseyin'in sezgisini bir sisteme oturttu: Güç: Kartal ve Aslan. Sadakat: Köpek ve Boğa. Çeviklik/Tehlike: Tilki, Akrep ve Yılan. "Sıralama bu olmalı," dedi Nurten. "Gökyüzü (Kartal) ile başla, yeryüzü (Aslan) ile devam et. Sonra en sadıklar (Köpek, Boğa). Ardından en sinsi ve tehlikeliler (Tilki, Akrep, Yılan) ile bitir. Ancak elimizde fiziksel semboller yok!" Şeref Dayı, sırıttı. Elini, dehlizlerin duvarındaki taşların arasında gizlenmiş küçük bir girintiye soktu. "Siz şifreyi çözdünüz. Bendeniz de bu dehlizlerin dilini biliyorum," dedi Dayı. Elinde, yedi farklı hayvan figürünün işlendiği, taş ve metal karışımı yedi küçük madalyon belirdi. "Dayı, inanılmazsınız!" dedi Nurten, hayranlıkla. Hüseyin, heyecanla sembolleri Nurten'e verdi. Nurten'in elleri, Hüseyin'in sezgisi ve Şeref Dayı'nın tecrübesiyle çözülen bu son sınavı gerçekleştirecekti. Nurten, titizlikle sembolleri belirlenen sırayla, soldan sağa doğru oyuklara yerleştirmeye başladı: Kartal (En üstün) Aslan (Güçlü) Köpek (Sadakat) Boğa (Kararlılık) Tilki (Çeviklik) Akrep (Zehir) Yılan (En tehlikeli ve son koruma) Yedinci ve son sembol olan Yılan, oyuğa tam oturduğunda, Kahta Kalesi'nin altındaki dehlizler inledi. GÜÜÜÜM! Tılsım sembolü, dairesel girintinin içinde bir kez döndü ve siyah mermer kapı, yavaş, ağır bir sürtünme sesiyle sağa doğru kayarak açıldı. Önlerinde beliren, Nemrut'un sırlarını saklayan, Kral Nemrut'un Hazinesi'nin bulunduğu mühürlü odaydı. Oda, altın parıltılarıyla değil, binlerce yıllık sessizliği ve bilgeliği yayan bir altın sandık ve etrafındaki yontulmuş kitabelerle aydınlanıyordu. Nurten, Hüseyin'e baktı. Gözleri, saf zaferin ve hayranlığın ışığıyla doluydu. "Başardık, Hüseyin," dedi Nurten, sesi bir fısıltıdan ibaretti. "Senin inancın, bizi tarihin bu anına getirdi." Hüseyin, mühürlü odanın eşiğinde durdu. Arkasını döndü ve Nurten'e baktı. Tünelin tüm tehlikeleri, tüm şifreleri, aralarındaki o anlık yakınlaşma ile birlikte geride kalmıştı. "Bu hazineyi sadece sen belgeleyebilirsin, Arkeolog Nurten," dedi Hüseyin, elini uzatarak. "Ama bu keşif, Kahta'nın karanlık dehlizlerinde doğan bizim aşkımızın en büyük tılsımıdır."
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.