Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
KÖŞE YAZILARIM ve MAKALELER Hüseyin TURHAL
Söz Uçar, Yazı Kalır Elinizdeki bu derleme, yıllardır yerel ve ulusal basında yayınlanmış ve yayınlanmamış makale ve köşe yazılarımın bir araya getirilmesinden oluşmaktadır. Kitap, tek bir konuya de...
62. Bölüm

Taziye Yemekleri: İnancın Derinliği ve Toplumsal Dayanışma

32 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Taziye Yemekleri: İnancın Derinliği ve Toplumsal Dayanışma

Son günlerde gündeme gelen taziye yemeklerinin kaldırılması tartışmaları, yüzyıllardır süregelen köklü bir geleneği ve bu geleneğin ardındaki inançsal boyutu yeniden mercek altına almıştır. Taziye evlerinde ikram edilen bu yemekler, sadece bir yeme-içme faaliyeti değil, vefat edenin ruhuna adanmış bir hayır lokması ve toplumsal bir dayanışma sembolüdür.

İnançsal Boyut: Hayır Lokması ve Ruhaniyete İkram
Metninizde de vurguladığınız gibi, taziye yemeklerinin temelinde yatan inançsal boyut, vefat edenin ruhuna ulaşması umuduyla yapılan bir hayır ve sadaka eylemidir. İslam inancına göre, kişinin hayatta iken yaptığı veya vefatından sonra kendisi adına yapılan hayırlar, amel defterine yazılmaya devam eder. Taziye yemekleri de bu kapsamda, fani dünyadan göçen kişinin hayrına sunulan bir sadaka-i cariyedir.
Ölenin Hayrına: Vefat edenin ruhunun şad olması, günahlarının affedilmesi ve makamının yükselmesi niyetiyle verilir. Bu, manevi bir bağ kurma ve vefat edene son bir iyilik yapma arayışıdır.
Hak ve Hayır Lokması: Verilen yemeğin "hak lokması" ve "hayır lokması" olarak nitelendirilmesi, onun sıradan bir ikramdan öte, manevi değeri yüksek bir eylem olduğunu gösterir.

Peygamber Dönemi ve Komşuluk Hukuku
Hazreti Muhammed (s.a.v) dönemindeki uygulamalar, bu geleneğin özündeki yardımlaşma ve dayanışma ruhunu en net şekilde ortaya koyar.
Hadis-i Şerif Işığında: Hz. Peygamber (s.a.v.), Cafer bin Ebi Talib'in şehit olduğu haberi geldiğinde şöyle buyurmuştur: "Cafer'in ailesine yemek yapıp götürün. Zira başlarına, kendilerini meşgul eden bir musibet gelmiştir." (Ebu Davud, Cenaiz, 25-26)
Bu emir, musibetle meşgul olan cenaze sahiplerinin yemek yapma zahmetinden kurtarılmasını, komşu ve akrabaların taziye sahibine yardım etmesini öncelikli kılmıştır. Günümüzdeki taziye yemekleri uygulaması, zamanla bir örf ve adet haline gelmiş, bazı yerlerde cenaze sahiplerinin misafirlere yemek vermesi şeklinde, maalesef, maddi bir yüke dönüşmüştür.
Ancak, bu uygulamanın tamamen yasaklanması, dinin özündeki komşuluk hukuku ve sadaka ruhunu görmezden gelme tehlikesi taşır. Asıl mesele, cenaze sahibini zorlayan ve israfa yol açan uygulamaların önüne geçmek olmalıdır. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı'na göre de, cenaze sahiplerinin misafirlere yemek vermesi yerine, komşuların ve yakınların cenaze sahiplerine ikramda bulunması sünnettir.

Toplumsal Sarsıntı ve Çözüm Önerileri
Taziye yemeklerinin tamamen yasaklanması yönündeki bir yaklaşım, metninizde de belirttiğiniz gibi, bu geleneği inançlarının bir parçası olarak gören geniş kitleler nezdinde derin bir sarsıntıya yol açabilir. Zira insanlar, vefat eden yakınları için bir hayır yapma arayışındadır.
Çözüm, yasaklamaktan ziyade, geleneği aslına uygun hale getirmekte yatmaktadır:
Maddi Yükü Paylaşmak: Cenaze sahiplerinin yemek vermesi yerine, Hz. Peygamber'in sünnetine uygun olarak, komşular ve hayırseverler tarafından yemeklerin hazırlanıp taziye evine getirilmesi teşvik edilmelidir.
İsrafın Önlenmesi: Lüks ve gösterişli yemek ziyafetlerinden kaçınılması, sadeliğin ve kanaatkârlığın esas alınması konusunda toplumsal bilinç oluşturulmalıdır.
Hayırseverlik Modelleri: Belediyeler, STK'lar veya hayır kurumları eliyle, sadece uzaktan gelen ve gerçekten ihtiyacı olan taziyedeki kişilere yönelik, cenaze sahibine yük bindirmeyen, mütevazı ikramların organize edilmesi gibi alternatif çözümler geliştirilebilir.
Sonuç olarak, taziye yemekleri, İslam toplumlarında derin köklere sahip bir hayır ve dayanışma geleneğidir. Onu tamamen kaldırmak yerine, asıl amacı olan ruhaniyete ikram ve toplumsal yardımlaşma ruhunu yaşatacak, cenaze sahiplerini maddi ve manevi olarak zorlamayacak çözümler üretmek, hem inançsal hassasiyete hem de toplumsal huzura daha uygun bir yaklaşım olacaktır.

Hüseyin TURHAL
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL