İstanbul'un baharında, üniversite kampüsünün naifliğinde başlayan ve imkansızlıkla mühürlenen bir aşkın hikayesi.
Elif (Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi), ailesine olan sorumlulukları nedeniyle aşka...
Cemre’nin kazası, Elif ve Deniz’in yeniden alevlenen umutlarını küle çevirdi. Deniz, Cemre’yi bu durumda bırakamazdı. Aşkın tutkusuna rağmen, insan olmanın getirdiği vicdani sorumluluk, aralarına bir kez daha aşılmaz bir duvar örmüştü. Elif, bu karara saygı duydu, ama kalbi paramparçaydı. Deniz’i teselli etmek için hastane koridorunda geçirdiği birkaç gün, onunla vedalaşmasının provasıydı. Anladı ki, bazı aşklar sadece var olmakla yetinmeli, kavuşmayı beklememeliydi. Deniz, bitkin bir sesle, “Bu sefer de olmadı, Elif. Kader bize karşı. Artık sana daha fazla acı çektirmeyeceğim. Mutlu olmayı hak ediyorsun.” Elif, başını salladı. “Biliyorum, Deniz. Benim de artık ilerlemem gerekiyor.” Elif, uzun süre beklettiği Aras’a döndü. Aras, tüm bu süreçte Elif’e sadece bir dost olarak destek olmuş, asla sorgulamamıştı. Onun dürüst, beklentisiz sevgisi, Elif’in yaralı ruhuna merhem oldu. Elif, Deniz’le yaşadığı tutkulu ve imkansız aşkın ardından, huzuru Aras’ın yanında bulabileceğini fark etti. Aras’ın evlilik teklifini kabul etti. Düğünden birkaç hafta önce, Elif ve Deniz son kez buluştu. İlk tanıştıkları yerde, Sağın Sol’un Kitaplığı'nda. Sahafçı yaşlanmış, ama raflarındaki toz ve eski kitap kokusu aynıydı. Deniz, deri kaplı şiir defterini masaya bıraktı. Yüzünde tarifsiz bir hüzün vardı. “Bu, benden geriye kalan tek şey, Elif,” dedi, sesi boğuktu. “Bizim gizli baharımız. Artık senindir. Her sayfasında, kavuşamadığımız her an var.” Elif, defteri titreyen elleriyle aldı. Açtı, ilk sayfada Deniz’in kendi el yazısıyla yazılmış bir not vardı: “Kavuşmak, aşkın en sıradan sonudur. Bizimkisi, hep imkansız ve ölümsüz kalacak.” Göz göze geldiler. Aşk, hala oradaydı, yakıcı ve derin. Ama ikisi de artık konuşmadan anlıyordu ki, bu veda, onların tek gerçek kavuşmasıydı. Sonsuza dek kalplerinde kalacak bir sırrı paylaşarak ayrılıyorlardı. Deniz, arkasına bakmadan sahaftan çıktı. Elif, defteri göğsüne bastırarak, gözyaşları içinde onu izledi. Aradan yirmi yıl geçti. Elif ve Aras, mutlu, saygılı bir evlilik kurmuşlardı. İki çocukları vardı ve Elif, kendi mimarlık ofisini kurmuştu. Ofisin adı: Gizli Bahar. Bir kış günü, Elif’in ofisine bir zarf geldi. Deniz’in ailesinden bir başsağlığı kartıydı. Deniz, Cemre’ye uzun yıllar baktıktan sonra, genç yaşta yakalandığı bir kalp rahatsızlığı sonucu vefat etmişti. Haber, Elif’i derinden sarstı. Tüm gömdüğünü sandığı duygular yüzeye çıktı. O akşam, Aras’a her şeyi, Sahaf’ta başlayan o ilk kıvılcımı ve bitmek zorunda kalan o aşkı anlattı. Aras, olgunlukla dinledi. “Senin kalbinin bir parçasının hep onda kaldığını biliyordum,” dedi Aras, eşinin elini tutarak. “Ama benimle kurduğun her şey de gerçekti, Elif. Ve benim için yeterliydi.” Ertesi gün, Elif ve Aras, Deniz’in sade mezarını ziyaret ettiler. Hava, gri ve ağırdı. Deniz’in mezar taşında sadece adı, doğum ve ölüm tarihleri yazıyordu. Görkemden uzak, tıpkı onun sanatçı ruhu gibi. Elif, yanında getirdiği o eski deri defteri açtı. En sevdikleri şiir, Cahit Sıtkı’dan o ilk dize, üzerine parmaklarıyla usulca dokundu. Sonra defteri, Deniz’in mezar taşına bıraktı. “Hoşça kal, Deniz,” diye fısıldadı, rüzgar sesini alıp götürdü. “Aşkımız, söz verdiğin gibi, imkansız ve ölümsüz kaldı.” Elif, ofisine döndüğünde, duvarında asılı duran o ilk eskiz defterini inceledi. Deniz’in gençlik yıllarında, gizli bahar çiçek açarken çizdiği o rüya gibi bina eskizi... Şimdi o eskiz, Elif’in kurduğu "Gizli Bahar" ofisinin logosuna dönüşmüştü. Kavuşamamışlardı, ama aşkları bir sanata, bir hatıraya ve Elif’in kurduğu yeni hayata dönüşerek ölümsüzleşmişti. Hayat devam ediyordu. Elif, Aras ve çocuklarıyla kurduğu yuvayı seviyordu, ama kalbinin kuytusunda, sahafta kalmış, kimsenin bilmediği, daima genç ve taze kalacak bir "Gizli Bahar" yaşamaya devam ediyordu. SON
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.