Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
KAVUŞMAYAN AŞK ROMAN Hüseyin TURHAL
İstanbul'un baharında, üniversite kampüsünün naifliğinde başlayan ve imkansızlıkla mühürlenen bir aşkın hikayesi. Elif (Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi), ailesine olan sorumlulukları nedeniyle aşka...
21. Bölüm

Bölüm 5: Merhaba'nın Gücü ve İlk Adım

16 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Bölüm 5: Merhaba'nın Gücü ve İlk Adım

O gece Hasan, hayatında ilk defa bu kadar az uyumuştu, ama hiç bu kadar dinlenmiş de hissetmemişti. Müzik odasında Zerha'ya yaptığı itiraf, kalbindeki on tonluk bir yükü kaldırmıştı. Artık bir gölge değil, sadece utangaç bir âşıktı.
Sabah, okul yolunda attığı her adım, bir öncekinden daha kararlıydı. Sırt çantası artık kambur durmuyordu. Hatta aynaya baktığında, gözlerinde yeni bir parıltı bile görmüştü.
Okul kapısından girdi. Koridor, her zamanki gibi kalabalık ve gürültülüydü, ama Hasan’ın odak noktası belliydi: Zerha.
Zerha, dolabının yanında, arkadaşı İpek’le konuşuyordu. Gözleri kapıya çevrildiğinde, Hasan’la göz göze geldiler. Zerha, Hasan’a hafifçe gülümsedi. Bu, davetkâr, teşvik edici ve aynı zamanda meraklı bir gülümsemeydi.
Hasan'ın bacakları bir an için yine titredi. Eski Hasan, hemen başını çevirip en yakın duvara yapışırdı. Ama dün geceki itiraf, ona yeni bir güç vermişti. "Sadece 'merhaba' dememi istedi," diye tekrarladı içinden. Bu, bir aşk ilanı kadar zor değildi. Bu, bir insanın diğerine söylediği en basit kelimeydi.
Hasan, derin bir nefes aldı ve doğrudan Zerha'ya doğru yürümeye başladı. Elleri hâlâ hafifçe titriyordu ama bu sefer dili yerli yerindeydi.
Zerha’nın ve İpek’in önünde durdu. Zerha'nın ela gözleri, şimdi daha yakından, daha da ışıltılı görünüyordu. İpek, şaşkınlıkla önce Zerha’ya, sonra Hasan’a baktı. Bu, okulun en sessiz ve en popüler öğrencisinin ilk kez bu kadar yakın bir etkileşimiydi.
Hasan, yutkundu. Kalbi yine davul gibi çalıyordu ama o kırık kalemin sesi artık daha alçaktı.
"M-merhaba, Zerha," dedi. Sesi, beklediğinden daha alçak çıksa da, net ve anlaşılırdı.
Zerha’nın yüzündeki gülümseme genişledi. O kadar içtendi ki, Hasan’ın içini ısıttı.
"Merhaba, Hasan," diye cevap verdi Zerha. "Nasılsın?"
Hasan, bu kadar basit bir soruya ne cevap vereceğini bilemedi. Normalde, "İyiyim" der geçerdi. Ama Zerha'ya yalan söylemek istemiyordu.
"Ş-şey," diye başladı, eski utangaçlığı yeniden baş gösteriyordu. "Biraz heyecanlıyım."
Zerha kıkırdadı. "Biliyorum. Ben de. Şey... dün akşamki için teşekkür ederim."
İpek, bu tuhaf konuşmanın yarattığı gerginliği hissederek, "Benim biraz işim var, sonra görüşürüz Zerha," dedi ve hızla uzaklaştı. Hasan ve Zerha, yine iki kişilik bir evrende yalnız kalmışlardı.
Hasan, başını salladı. "Ben... Ben özür dilerim. Dün... yani... ben..."
"Özür dileme," diye kesti Zerha, yumuşakça. "Utangaç olman, kötü bir şey değil. Aksine, dürüst olmanı takdir ettim." Zerha, gülümsedi ve elini dolabının üzerine koydu. "Şey... biliyor musun? O mektuplar... onlar güzeldi."
Hasan'ın yüzü kızardı ama bu sefer utançtan değil, sevinçtendi.
"Peki," diye devam etti Zerha, sesi daha ciddiydi, "Madem artık konuşabiliyoruz. O mavi boncuğu bulmama yardım ettiğin için, sana bir kahve ısmarlayabilirim. Okul çıkışı, köşe başındaki kafede?"
Hasan'ın beyni, bu teklifi işlemek için birkaç saniye durdu. Kahve? Zerha ile? Bu, onun platonik hayallerinin en çılgın senaryosunda bile yoktu.
"Ş-şey, evet," diye cevap verdi, sesi bir anda normale dönmüştü. "Çok isterim."
"Güzel," dedi Zerha, rahatlamış bir şekilde. "O zaman görüşürüz, Hasan."
Hasan, Zerha'nın yanından ayrıldı ve koridorda yürümeye başladı. Ayakları yerden kesilmiş gibiydi. İlk adım atılmıştı. Platonik aşkının gölgeleri, ilk defa güneşe çıkıyordu. Artık onu uzaktan izlemeyecekti. O, artık Zerha'nın hayatına adım atmıştı.
Okul çantasını açtı ve defterine, yeni bir heyecanla yazmaya başladı. Ama bu sefer, kelimeler acıdan değil, beklentiden besleniyordu:
Gölge, güneşe döndü yüzünü.
Kelimeler, hayat buldu nihayet.
Bir "merhaba" yetti, onca yıla.
Şimdi, yeni bir defter açıyorum,
Kahve kokulu, umut dolu.
Hasan, o günün sonunu sabırsızlıkla bekliyordu. Artık sıra, masada dili dolaşmadan konuşabilmekteydi. Bu, yeni ve daha zorlu bir sınavdı, ama artık yalnız değildi. En azından Zerha, onunla konuşmaya hazırdı. Ve bu, Hasan için, tüm dünyadaki en büyük başarıydı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL