Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
78. Bölüm

Tufan Gibi

64 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Mehlika, adımları sanki taş kesilmişçesine ağır, kalbi paramparça, gözleri kızarmış ve kuruyup çatlamış yanaklarıyla eve girdi. Evin kapısından içeri adımını atar atmaz dizlerinin bağı çözüldü; kendini yatağın üzerine bıraktı. Tavana boş gözlerle bakarken kalbi hâlâ çınarın altındaki sessiz bekleyişin yankılarıyla çarpıyordu.

Odasında derin bir sessizlik hâkimdi. Sadece kendi hıçkırıkları, duvarlara çarpıp geri dönüyordu. O an, yüreğinin tek şifası olabileceğine inandığı şeye yöneldi;kalem ve kâğıt.Derin bi iç çekerek sandalyesini çekti ve kendini sanki yükseklerden uçuruma atlarcasına bıraktı.Bir müddet sakince oturdu,anlamsız baktı etrafa,gözleri daldı boşluğa...
Kalem elinde, titreyen elleriyle kelimeleri toplamaya çalıştı, gözyaşları kâğıdın yüzeyinde izler bırakıyordu.Yavaşca dudaklarını araladı:

"Mehmet,
Beni duyuyor musun bilmem. Çınarın gölgesinde bekledim seni, tıpkı eskiden olduğu gibi… Lâkin sen gelmedin.
Bir tek selâm çok muydu? Bir tek kelâm yok muydu Mehlika'na..? Şu benim gönlümü yok sayışın yok mu?Kan damlatıyor gözlerimden,bilmiyorsun.Sen orada bir ahh etsen,benim burada bin saç telim ağırırdı.Bunu da bilmiyorsun.."
diye fısıldadı.

Mehlika'nın içi doluydu; söyleyemediği her söz, gözyaşına karışmış suskunluklar, kelimelere dökülmek için yalvarıyordu.
Kâğıdın üzerine eğildi. Gözyaşları damla damla beyaz sayfayı ıslatıyor, her kelimenin önüne sessiz bir iz bırakıyordu. Ve mektup, yüreğinin kanıyla yazılmışçasına ağır cümlelerle başladı:

Aziz yârim…
Ey canımın ser-i menzili, ey gönlüme düşen nazlı yâr:
Bir gün ansızın gittin,aklımı kaçırdım sandım.
Ben sana nerede yanlış ettim, söyle aziz yârim?
Hangi gülüşüm, hangi susuşum seni benden soğuttu?


Gittin. Ne bir veda, ne bir selâm…
Bir ben miydim yanılan, bir ben miydim heveskâr, bir ben miydim yüreğini anlamayan? Ben sana nerede yanlış ettim, söyle aziz yârim, söyle ki hiç olmazsa bu gönül kendi kusuruyla teselli bulsun.

Ah Mehmet'im… Sen gidince ben kendimden de oldum. Hasretin kaldı bana bir yadigâr.Geceler boyu yastığımı ıslatan gözyaşlarımda, gündüzleri suskun bakışlarımda… İçimde bir enkaz var, koca bir yıkıntı. O harabelerde hâlâ adını fısıldıyorum; usulca, kimsesiz bir duayla… Sanki sesim sana ulaşır da sen işitirsin diye.

Oysa ben seni sakındım gamdan, kederden… Kendi hüznümü sana uğratmamak için sustum nice vakit. Meğer susuşum da bir yara olmuş sana. Şimdi ben her köşede senden kalma bir iz arıyorum; sesinin yankısı kulaklarımda, bakışlarının gölgesi gözlerimde.

Bilmez misin yârim, senin yokluğunla geçen her saat, içimde kopan fırtınadır. Yüreğimde öyle tufanlar kopar ki, suskunluğumun ardında binlerce haykırış gizlidir. Bir dua gibi ismini söylerim; belki hatırlarsın, belki işitirsin, belki kalbinde bir yankı bulur diye.

Eğer dilimden sana ağır gelen bir söz döküldüyse, kalbimden seni inciten bir gölge geçtiyse… Bil ki o da aşkımın acemiliğindendi. Yalvarırım, öğret bana nasıl affedilir, nasıl unutturulur? Öğretmedin ki bana, sevdanın ardından nasıl yaşanır, bu ağrılar nasıl diner, bu gönül nasıl teselli bulur? Bir tek bunu öğretmedin… Gel,gel de öğret senden kalma bu hasreti bir ömür nasıl taşıyacağımı..

Sen ateşten korkan,ben ateşe meftunum..
Bir tufan gibi gidişini izledim..
Reva mı görmüştün gözlerime..?
Sensizliğin bıraktığı sessizliği izlemeyi...
Sessizlik, sensizliğin içindeki en sesli matem...

Sevmeye başladı mı yanmaya başlarmış insan..
Sen ateşten korkansın,ben ateşe meftun...
Sen imkanların terkisin,ben imkansızların duacısı..
Sorma işte..
Öylesine ağladım.
Öylesine değildi işte...
Ama ağladım...
Öyle bi ağladım ki,öylesine ölesiyee...

Bir tufan ki dinmek,bir kelam ki susmak bilmiyor..
Bilmem ki bu nasıl girdap?
Yol hazır da yolcu bitap..
Bir çok kez öldüm,
Sende bir kez yaşayabilmek için..
Yine de ismin bâki kalacak bende,
Benim ki silinecek belki sende...
Ruhumun cenazesini taşıyor bedenim.
Mümkün müdür..?
Teselli bulmayan bi çare gönlüme,
Dökülse dilinden heceler..

Sussam,konuşsan..
Sussan,konuşsam..
Sonra sussak..
Ey gönül haremin kederi..
Sûkut nakışlı hırkanı giy..
Ey gökyüzünden inen rahmet
Eyleme mahzun gönlüme zahmet.
Dışımdaki dengesizlik
İçimdeki sensizlikten,mazur gör..
Mazur gör,sen bir gece sensiz kalmadın..
Mazur gör,sen sessizliği tatmadın..
Kanatlarım var,yaralarım da.
Uçamıyorum...
Yoksa çoktan bende giderdim..

Dedim yaa bir tufan gibi gidişini izledim...
Sen gittin ben kaldım,
Sen gittin ben gidemedim,
Gitmedim..

Şimdi sana yazdığım her kelime, içimdeki feryadın kanlı yankısıdır.
Unutma Mehmet, bu gönül seni affetmeyecek.
Affetmeyecek, çünkü sen suskunluğunla öldürdün beni.

Kalem elinden düştü Mehlika'nın..Ağır adımlarla yatağına gitti.Yorganının altına girdi, iyice kıvrıldı,kendi kalbinin sesine sığındı..Ve uykuya daldı,sessizce yanaklarından sızan gözyaşlarıyla birlikte...






Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL