Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
68. Bölüm

Hâlis-i Aşk

54 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Mehlika'nın süt abisi Selman, askerdeydi. Artık tezkeresine çok az kalmıştı. Her haber, Mehlika'nın yüzünde ayrı bir sevinç bırakıyordu. Çocukluklarında onu koruyan, kollayan abisinin yeniden eve dönecek olması, kalbine başka bir huzur veriyordu.

Zehra, yani Selman'ın sözlüsüyle Mehlika ile arasında abla kardeşten öte tatlı bir dostluk doğmuştu. Birlikte düğün hazırlıkları için çarşıya iner, bohçalar için ince işlemeler seçer, çeyiz sandığına konacak dantellere uzun uzun bakarlardı.

Zehra'nın heyecanı bulaşıcıydı; her yeni alınan kumaş, her seçilen küçük eşya Mehlika'nın da gönlünü şenlendiriyordu. Yolda yürürken kol kola girer, dükkan vitrinlerinde tebessümle fikir yürütürlerdi. Zehra bir şeye takıldığında, Mehlika hemen:
"Selman abim görse, 'Zehra'ya en çok bu yakışır' derdi."
diye söyler, ikisi de gülüşürdü.

Ama her gülüşün ardında Mehlika'nın gönlünde ince bir sızı vardı. Zehra, sözlüsünden, kurulacak yuvasından bahsettikçe, onun gönlü de Mehmet'e kayıyor; kalbinde hem tatlı bir hayal hem de sabırla yoğrulmuş bir bekleyiş büyüyordu.

Böylece Mehlika, hem düğün telaşının şenliğiyle günlerini süslüyor, hem de kendi gönül defterine sessiz dualar düşüyordu:
"Rabbim… Selman abim gibi bana da hayırlı bir yol aç. Kalbimi sabırla donat. Ve muradımı, hayırlısıyla, vaktinde nasip eyle, sabırla bekliyorum vuslatımı Rabbim…"



Bir sabah, Zehra telaşlı bir sevinçle Mehlika'nın kapısını çaldı. Elinde küçük bir bohça, gözlerinde pırıl pırıl bir ışık vardı.

"Mehlika'm," dedi, biraz utanarak biraz da heyecanla,
"Bugün benimle gelinlik seçmeye gelir misin? Annem, ablam yanımda olsa da senin fikrin benim için çok kıymetli. Hadi beraber bakalım."

Mehlika'nın kalbi, Zehra'nın bu davetiyle hem sevinçle hem de derin bir sızıyla kıpırdadı. Sevinçle çünkü dostunun mutluluğuna ortak olacaktı; sızıyla çünkü içinde kendi sessiz muradını düşündü. Yine de yüzüne tebessüm yerleştirdi:

"Elbette gelirim Zehra'm. Gelinlik senin ömründe bir kez giyineceğin elbise. Ben de yanında olurum, Allah'ın izniyle."

Çarşıya vardıklarında gelinlikçilerin vitrinleri ışıl ışıldı. Beyaz tüller, incilerle süslenmiş modeller, sanki bir düş âleminin kapısını aralıyordu. Zehra'nın gözleri ışıldıyor, her modele ayrı ayrı hayran kalıyordu.

"Mehlika, şuna bak!" dedi, elini işleme detaylı bir gelinliğe uzatarak.
Mehlika gülümsedi, kumaşı okşadı.
"Bu sana çok yakışır. Sen giydiğinde melek gibi olursun."

Zehra denemeler yaparken, Mehlika aynadaki görüntüsüne birkaç kez takılıp kaldı. Beyaz tüllerin ardında kendi hayalini gördü: bir gün, aynı ışıkta kendi gelinliğini seçiyor olsaydı nasıl olurdu?

Ama hemen ardından başını eğdi, kalbine fısıldadı:
"Rabbim, ne vakit muradıma erdirirsen, hayırlısıyla olsun…"

Zehra, seçtiği gelinlik içinde aynaya bakarken gözleri doldu. Mehlika onun yanına yaklaştı, elini tuttu. İkisi de bir an sessizce aynaya baktılar. Zehra, dostunun gözlerindeki buğuyu fark etti. Dudaklarına hafif bir tebessüm geldi.

"Mehlikam," dedi yumuşak bir sesle, "Sen de bir gün böyle aynaya bakacaksın. O gün geldiğinde, ben de senin yanında olacağım."

Mehlika gözlerini kaçırdı ama kalbinin en derininde sıcak bir kıvılcım hissetti.


Zehra, gelinliği çıkarıp oturağa oturdu. Aynadaki ışıl ışıl görüntüsünden hâlâ gözleri parlıyordu. Mehlika da onun yanına oturdu, ellerindeki danteli düzeltiyordu.

Zehra başını yana eğdi, dostuna dikkatle baktı.
"Mehlikam…" dedi hafif bir gülümseyişle,
"Var mı senin gönlünde biri? Hani, kalbini kıpır kıpır eden bir sevdalı?"

Mehlika önce gülümsedi, sonra hemen başını yere eğdi. "Yok…" dedi kısaca, sesi titrek çıkmıştı.

Zehra, onun yanaklarına yürüyen kızarıklığı fark etti. Gözlerinde ince bir pırıltı belirdi.
"Yok diyorsun ama gözlerin başka şey söylüyor. Bak, ben senin dostunum. Söyle bana, var mı gönlüne düşen bir yıldız?"

Mehlika sustu. Ellerini kucağında kenetledi, başı önüne düşmüştü. Kalbi göğsünde öyle hızlı çarpıyordu ki, Zehra'nın duyacağından korktu.

Zehra usulca elini onun elinin üzerine koydu. "Ben anlarım Mehlika. Senin sesindeki titremeden, gözlerindeki mahcubiyetten… Söyleme sakıncası yok. Ama bana güvenmeyeceksen,kime güveneceksin ?"

Mehlika derin bir nefes aldı, dudakları kıpırdadı ama ses çıkmadı. Birkaç saniye öyle kaldı. Sonra gözleri dolarak, neredeyse bir fısıltıyla söyledi:
"Mahallemizin camisinin imamı…"

Zehra şaşkınlıkla gözlerini açtı ama hemen ardından yüzüne sıcak bir tebessüm yayıldı. "Mehmet mi…?" dedi usulca.

Mehlika başını daha da eğdi, utanarak sustu. O sustukça Zehra'nın kalbinden tatlı bir sevinç geçti. Onu sıkıca sarıp kulağına fısıldadı:
"Allah gönlünü ferah etsin Mehlikam. Ne güzel bir murat seçmişsin…"

Mehlika, Zehra'nın gözlerinden kaçırıyordu bakışlarını. Ama artık suskunluğu da sır vermeye başlamıştı. Derin bir nefes aldı, dudaklarından usulca döküldü kelimeler:

"Zehra… Ona bakınca içim titriyor. Hani, göz göze gelmeye utansam da, gözlerim ondan ayrılmak istemiyor. Adını duysam kalbim hızlanıyor, hayali bile bedenimde bir deprem gibi yankılanıyor. Sanki kalbime dokunan bir sır var onda. Ne sesine doydum, ne de varlığına… Ama uzağından bile edeple bakmak yetiyor bana. İstemezdim gönlüm bu kadar yanmaya meyletsin, ama elimde değil. Belki bir gün duam kabul olur diye sabrediyorum."

Sustu, elleri titriyordu. Gözlerini yere dikti, sanki her kelimesinden utanıyordu.

Zehra'nın gözleri doldu, dostunun içtenliğini görünce kalbine ince bir huzur yayıldı. Onun edebine, mahcubiyetine hayran oldu. Usulca fısıldadı:
"Mehlikam… işte bu aşk zaten hakiki olan. Ne taşkınlıkta gizli, ne de hoyrat sözlerde. Kalbinin titremesi bile Allah'a yakarış gibi…"

Mehlika, dudaklarını ısırarak sustu bir an. Zehra'nın gözlerinde güveni görünce yüreğini biraz daha araladı:

"Biliyor musun Zehra… Onun sesini yalnızca hutbede, vaazda işittim. Kur'an okuyuşunu dinlediğimde, içimden göklere doğru yükselmek geliyor. Hocalığını, ilmini, vakarını seyrettikçe kendime 'işte gerçek bir kul' diyorum. İbadetindeki huşu, insanlara karşı merhameti, konuşmalarındaki ölçü… Hepsi kalbime işleniyor.

Ama… ben ne bir adım fazla attım, ne de haddimi aştım. Uzaktan dua ettim sadece. Gözlerim onu görünce yere düştü, dilim susmayı öğrendi. Belki de bu yüzden gönlüm daha da bağlandı. Çünkü aşkımı saklamak bile ibadet gibi geldi bana.

Zehra, sen anlamazsın sanırdım ama… kalbim böyle titrer işte. Onu sevmek, Rabbimin bana verdiği en ağır ve en tatlı imtihan. Onu çok seviyorum Zehra ."

Gözlerinden yaş süzüldü Mehlika'nın. Zehra ise elini tuttu, sıkıca kavradı:
"Anlıyorum Mehlikam… Aşkın senin dilinde edep oldu, duan oldu. Böyle bir sevgiyi kim inkâr edebilir ki?"

Zehra, elindeki dantelli kumaş parçalarına bakarken tebessüm etti.
"Mehlikam," dedi, "madem hayır işi senin de yolunda gözüküyor, hadi bir tane de sen dene. Hem ben de seni bir gelinlik içinde görmüş olurum."

Mehlika önce utandı, başını önüne eğdi. "Olmaz," dedi kısık sesle. "Benim ne işim olur gelinlikle…"
Ama Zehra'nın ısrarcı bakışları karşısında dayanamayıp kabullendi.

Birazdan kabinden çıktığında dükkânın ışıkları bile sanki ona secdeye durmuş gibiydi. Üzerinde bembeyaz, sade ama vakur bir gelinlik vardı. Düz kesimliydi, kabarık değildi. Aşırı işlemelerle süslenmemişti; sadece zarif danteller omuzlarından aşağıya süzülüyordu. Belini saran incecik bir kuşak, duruşuna asalet katıyordu. Kumaşın sadeliği, yüzündeki mahcupluğu daha da belirginleştirmişti.

Şalı başında öyle muntazam duruyordu ki, ince bir tülün altından ay gibi parlayan yüzü seçiliyordu. Küçük burnu, beyaz teni, mahzun ama masum bakışlarıyla herkesin gözünde bir sultan gibi görünüyordu. Gelinlik, onu süslemiyor; o gelinliğe mana katıyordu.

Zehra hayranlıkla fısıldadı:
"Mehlikam… sen bu hâlinle sadece bir gelin değil, sanki duaya durmuş bir meleksin."

Mehlika gözlerini kaçırdı, mahcup gülümsedi. İçinden ise sadece bir isim geçti: MEHMET


Eve vardığında ailesiyle bir fincan çay içip hâlleşti. Lâkin gönlünün yükü ağırdı. Vakit kaybetmeden odasına çekildi. Kalem ile kâğıdı önüne aldı, sanki sırdaşı idiler Mehlika'nın. O an anladı ki, diliyle söyleyemediklerini yalnızca satırlar taşırdı gönlünden.
Yazmaya başlamadan Mehlika'nın iç sesi:

"Kalemi elime her aldığımda parmaklarım titriyor.. Ne vakit Mehmet yüreğime düştü, o günden beri her an özlerim; lâkin dillendiremem. İçimde saklarım, başımı önüme eğerim sevdâmdan.
Ey gönül defterimin en saklı sayfasında yazılı sevgili,hayâlimde bin kere söylerim,seni her salise özlediğimi ve çok sevdiğimi.Satırlara dökülmedikçe içimdeki yangın beni yakıp kavuruyor." dedi Ve hemen kelâma sarıldı:

"Mehmedim;
Ey gönlümün en mahrem köşesinde sakladığım, adıyla dahi içime fırtına düşüren sevdiğim…
Bugün Zehra ile bir gelinlikçiye vardık. "Hayır işi senin de yolunda, bir tane de sen dene" diye ısrar eyledi. Evvelâ pek yüzüm kızardı, lakin gönlümün senden gayrı sahib-i kelâm olmadığını bilirsin. Düşündüm ki; sen olmasan ben neyleyeyim gelinlikleri?

Bir an kabinden çıkıp aynaya vardığımda, ben kendimi değil, gözlerimde senin hayalini gördüm. Elbiseyi değil, sanki senin bakışını taşıdım üzerimde. Gönlüm titredi, ayaklarım yere basmaz oldu. Zehra hayranlıkla baktı, lakin ben içimden sana sordum:
"Ey Mehmedim, görseydin bu hâlimi, senin yârin olsam, bahtiyar olurmuydun?"

Çok yorgunum bu akşam, lakin yorgunluğum bedenimden değil, kalbimdendir. Zira her adımda sana biraz daha bağlandığımı, her nefeste seni biraz daha aradığımı anlarım. Sen benim dilimde söyleyemediğim, gönlümde gizleyemediğim sır oldun.

Lâkin bil ki, ey gönlümün imamı… Eğer bir gün bu satırlar sana erişirse, anla ki bu âciz gönül, seninle aynı kıbleye dönmekten gayrı murat bilmemiştir."

"Aşkınla Sükûta Bürünen Mehlika"
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL