Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Kalbe Düşen İkindi
Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
69. Bölüm

Bir Tebessüm Yeter

52 Okuyucu
1 Beğeni
0 Yorum
Aradan birkaç ay geçmişti. Nihayet Mehmet'in annesiyle babası yola çıkmış ve oğullarının yanına gelmişlerdi. Haberi alan Mehlika'nın annesi de birkaç komşu kadınla birlikte "hoş geldin"e gitmeye hazırlanmıştı. Mehlika, annesinin ısrarıyla o gün özellikle özen göstermişti. Başına en zarif şalını dolamış,beyaz tenini daha da aydınlık gösteren sade ama şık elbisesini giymişti. Aynanın karşısında bir an kendisine baktığında, kalbinin en derininde tatlı bir heyecanla "Acaba Mehmet'in annesi beni beğenir mi ?" diye içinden geçirmişti.

Misafir odasına girdiklerinde, kadınların yüzündeki sıcak tebessüm Mehlika'nın içini rahatlatmıştı. Ta ki, gözleri kalabalığın arasında bir yüzü seçene dek… Gülistan. Mehmet'in annesinin yanına sokulmuş, elinden düşürmediği abartılı hareketlerle bir oraya bir buraya koşuyor, su taşıyor, tatlı ikram ediyor, hizmet üstüne hizmetle öne çıkmaya çalışıyordu. Sesini olduğundan ince çıkarıyor, gülüşünü daha da abartarak süslemeye uğraşıyordu.

Mehlika bütün bunları sessizce izledi. Yüreğinde kıskançlıktan ziyade kırgın bir burukluk yükseldi. İçinden "Sevgi gösterişle, şovla olmaz ki Gülistan…Kendini nasıl da kasıyorsun öyle" diye geçirdi. Ama bir şey demedi. Sadece dudaklarının kenarında zar zor tuttuğu hafif bir tebessümle oturdu.

O an, Mehlika'nın heyecanının yanına, ince bir sızı da eklendi. Çünkü annelerin gözüyle değil, gelin olacak kızların gönlüyle yarışmak isteyen bir Gülistan vardı karşısında. Ve Mehlika, bu yarışa hiç hevesli değildi…

Kadınlar sohbet ederken, Mehmet'in annesi bir ara gözlerini kalabalığın içinden çekip Mehlika'ya çevirdi. Onun sessizliğini, mahcubiyetini, hizmette yarışmaktan ziyade hanımhanımcık duruşuyla yaptığı hizmeti fark etmişti. Yumuşacık bir tebessümle elini Mehlika'nın eline koydu:

"Zahmet etme yavrum… Şöyle yanıma otur, iki çift kelam edelim." dedi.

O an Mehlika'nın kalbi sanki göğsünden taşacak gibi çarptı. Yüzüne kan yürüdü, gözlerini yere indirdi. Usulca oturdu yanına, kadınların bakışları arasında sanki tüm odada görünmez bir bağ kurulmuştu anneyle Mehlika arasında.

Bunu fark eden Gülistan'ın yüzündeki sahte gülüşler aniden soldu. İçindeki kıskançlık gözlerinden okunur gibiydi. Ne yaptıysa, ne kadar uğraştıysa, Mehmet'in annesi onun telaşlı gayretini fark etmemişti bile. Halbuki Mehlika hiçbir şey yapmamıştı… Sadece susmuş, edeple oturmuş,sakince hizmetini yapmıştı.

Gülistan, dişlerini sıkıp tepsiyi masaya koydu. İçinden "Ne var bunda yani? İki laf etti diye gönlüne mi düştü şimdi bu kız?" diye geçirdi, Mehlika'nın yanına gösterilen o özel ilgiyi kıskanç bir yangınla izliyordu.

Ama Mehlika o an kıskançlıkla uğraşacak bir halde değildi. Yalnızca kalbinin en derininden geçen tek bir dua vardı:

"Allah’ım… Eğer muradım Mehmet ise, beni annesinin gönlüne de sevdir. Bizi hayırlı kıl."

Kadınların muhabbeti koyulaştıkça Gülistan'ın sabrı taşmaya başladı. Çay fincanlarını toplarken Mehlika'nın yanından geçerken dudaklarının kenarına belli belirsiz bir gülüş yerleştirdi:

"Ne şanslısın Mehlika… İnsan hiçbir şey yapmadan da sevdiriyormuş kendini demek ki." dedi.

Söz masum gibi görünüyordu ama gözlerindeki kıvılcım, içindeki kıskançlığı açık ediyordu.

Mehlika başını kaldırıp baktığında, Gülistan'ın bakışlarında saklanmamış bir hırs gördü. Kalbi kırılmadı, ama bir burukluk sardı içine. Başını önüne eğip, sessizliğiyle cevap verdi.

Mehmet'in annesi ise bu lafı işitmiş, ama belli etmeden gülümsemişti. Mehlika'nın sustuğu yerde, onun edepli sessizliği daha çok kıymetlenmişti gözünde.

Gülistan'ın fark edemediği şey buydu: Çırpınarak kazanılacak kalpler değil, sakinlik ve vakarla kazanılan gönüller kalıcıydı.
Kadınlar teker teker kalkıp sofradan çekildikten sonra odada yalnızca Mehlika, annesi ve Mehmet'in annesi kaldılar. Çaydanlığın buharı hafifçe tütüyor, odanın içinde dingin bir sessizlik vardı.

Mehmet'in annesi, Mehlika'ya uzun uzun baktı. O bakışın içinde yılların tecrübesi, bir annenin sezgisi ve gönül huzuru vardı. Elini yavaşça Mehlika'nın dizine koydu, sesi hem yumuşak hem de vakurdu:

"Yavrum… Mehmedimin gönlüne düşen, bizim de gönlümüze düşer. Oğlumun sevdiği kız benim baş tacımdır. Bilesin ki sen, benim için de kıymetlisin."

Mehlika utancından başını eğdi, dudakları titredi. Ne diyeceğini bilemedi, sadece kalbi şükürle çarptı.

Kadıncağız devam etti, yüzünde memnun bir tebessüm vardı:
"Evvelce oğlumun bu denli doğru bir karar vereceğini bilmezdim. Lakin seni tanıyınca içim ferahladı, gönlüm sevinçle doldu. Rabbime şükürler olsun ki, oğlumun muradı tertemiz bir gönle düştü. İnşallah bahtınız bir olsun, yolunuz hayırla dolsun."

Mehlika'nın gözleri doldu; dudaklarından titrek bir fısıltı döküldü:
"Âmin…"

O an, bütün kırgınlıklar, Gülistan'ın sözleri, içindeki sızıların hepsi kayboldu. Yerine sükûtla gelen huzur ve annesinin gönlünü okşayan bu sözlerin sıcaklığı kaldı.

Eve geldiğinde kendini çok huzurlu hissediyordu Mehlika.Bu durumu gönlünün en temiz yerine yerleştirdiği sevdiğiyle paylaşmalıydı.Hemen kalemine sarıldı,boş bir sayfa açtı,yazmaya başladı:


Bugün öyle bir kelâm işittim ki, kalbime çeyiz sandığına konulan en nadide ipekler gibi nakşolundu. Mehmet'imin validesi bana dönüp: "Yavrum, oğlumun gönlüne düşen bizim de gönlümüze düşer. Mehmet'imin sevdiği kız benim baş tacımdır."dedi.

O an, gözlerim yaşla doldu; kelâmıma hâkim olamadım. Lakin kalbim içimden Rabbime şükürlerle doldu.
Ey gönlümün mahreminde gizlediğim sevgili Mehmet…
Senin annenin kalbine düşmek, benim için sanki cümle âlemin gönlüne düşmek gibidir. Bil ki, bugün içimdeki bütün kederler dağ oldu, hepsi bu sözlerin sıcaklığıyla eriyip gitti.

Rabbim bizi birbirimize helâl eyleye…

Ey kalbimin sevdası Mehmet'im…

Hayâlimde düğün günü gözlerimin önüne gelir;yüreğim bir başka titrer. Ne şatafat, ne gösteriş isterim; yalnızca duâlarla, salâvatlarla süslü bir gün olsun.

Ben beyazlar içinde sana helâl olurken, sen de ellerini Rabbimize aç, 'Ya Rab, bizi yolunda daim kıl' diye niyaz eyle… O vakit bilirim ki, o düğün yalnız bu dünyanın değil, ömrümüzün de baht kapısı olur.

Ve evlilik… Ah sevdiğim, ben bunu yalnız bir yuva değil, bir medrese bilirim. Sen imam, ben talebe; senin sözün bana ilim, benim kelâmım sana huzur olsun. Beraber Kur’ân’a koşalım, beraberce secdeye kapanalım.

Bir gün sen cemaate namaz kıldırırken, ben arkada senin duâlarına 'Âmin' olayım. Ve biz, Rabbimizin rızasına koşan iki yol arkadaşı olalım.

Benim için evlilik, seninle beraber Allah'a yakın olmak demektir. İşte bütün hayâlim budur Mehmet'im… Seninle dünya gözüyle vuslat, ahiret gözüyle ebediyet.
Hayalimde sen bana hoca, ben sana talebe olurum. Sen bana ders okuturken ben gözlerimi satırlardan çok yüzüne dikerim de, sen mahcup bir tebessümle 'Mehlika, satırları şaşırdın yine…' dersin.

Bazen dersi yarım bırakıp gücenirim sana. Senin ciddiyetin bana ağır gelir, gönlüm kırılır. O an arkamdan gelirsin; tatlı bir şaka ile kalbimi onarırsın. 'Talebem, hocasına küsmez; hocası da talebesini incitmez' dersin de, ben dayanamaz yine tebessüm ederim.

Birlikte ilim yoluna düşeriz… Sen fıkıh anlatırsın, ben defterime not ederim. Sen hadis rivâyet edersin, ben gözlerimle ezberlerim. Hatta bir gün yorulur da başımı masaya koyarım; sen kalemi elimden alır, 'Ruhumun sultanı, talebe ders ortasında uyur mu?' diye takılırsın. İşte o vakit bilirim ki ilim, seninle hem ciddiyet hem de muhabbet olur.

Benim en büyük hayalim, seninle ilim yolunda yürümektir. Rabbim rızasını versin, biz de beraber koşturalım. Sen mihrapta imam ol, ben arkanda duâcı… Sen ilmin ışığını saç, ben o ışıkta incelen bir kandil olayım.

Bütün bu hayâlleri yazarken dahi kalbim titriyor. Seninle iki yaramaz yol arkadaşı olalım.Gülüp şakalaşmak, küsüp barışmak bile bana bir ibadet gibi gelir,"
dedi ve kalemi sessizce bıraktı Mehlika.
Duâlarının hayırlısıyla kabul olması için secdeye kapandı.
Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL