Kalbe Düşen İkindi – Manevî Deneme / Tasavvuf Sohbetleri / Aşk
Dünya, kimi zaman sevdiklerimizle, kimi zaman korktuklarımızla sınandığımız bir imtihan yeridir. Bu eser; kıssalar, menkıbeler ve sohb...
ATEŞİN GÜL OLDUĞU AN Hiç yandınız mı? Ama öyle bedenle değil… Kalbinizin içi kavruldu mu hiç? Bir ateşin ortasında durup da “Rabbim bana yeter” diyebildiniz mi?
İşte bugün, gönül yangınlarımıza cevap veren, yandığı hâlde yanmayan bir peygamberden konuşacağız: Hz. İbrahim Aleyhisselâm.
O, ateşe atıldığı hâlde “Ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol!” (Enbiyâ, 69) emriyle gül bahçesinde yürüyen bir sabır kahramanıydı. Ama unutmayın: O gül bahçesi önce bir imtihan çölüydü.
1. ATEŞİN KARAR ANI İbrahim Aleyhisselâm putları kırmış, hakikatin sesini haykırmıştı. Kavmi ise ona bir ceza biçmişti: “Yakın onu! İlâhlarınıza yardım edin, eğer bir şey yapacaksanız.” (Enbiyâ, 68)
Ateş hazırlandı. Dev bir mancınıkla fırlatıldı. O an Cebrâil geldi, “Bir dileğin var mı?” dedi. Cevabı neydi dersiniz?
“Sana ihtiyacım yok. Rabbim hâlimi bilir, O yeter.” Bizden biri ateşe atılsa, biz olsak… Hemen yardım isterdik değil mi? Ama ya “Rabbim biliyor ya…” deyip susmayı öğrenemedik hiç…
Teslimiyet budur. Dua etmeden bile Allah’ın rahmetinden emin olmaktır.
Ve o an Cenâb-ı Hak buyurdu: “Yâ nâr! Kûnî berdan ve selâmen alâ İbrâhîm.” “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol!” (Enbiyâ, 69)
Ayet kelime kelime yüreğe işliyor: Yâ nâr = Ey ateş! Kûnî = Ol! Berdan = Serin Selâmen = Esenlik dolu Alâ İbrâhîm = İbrahim üzerine.
Ateş bile Rabbin emrine boyun eğerken, biz hâlâ hangi korkuyla secdeden kaçıyoruz?
2. ATEŞ HANGİMİZİ YAKIYOR? Sizce bugünün ateşi nedir? Kibirse, günahsa, dünya hırsıysa… O halde soralım: O ateşin içinde İbrahim gibi yürüyebilir miyiz? Yoksa biz ateşi büyütmekle meşgulüz de farkında değil miyiz?
Bir gün bir zat der ki: "Rabbim! Sana yaklaşmak istiyorum ama yolları göremiyorum." Bir nida gelir: "Sen gözünü dünyadan çevir, ben yolumu gösteririm."
Evet, İbrahim Aleyhisselâm ateşe bakmadı. Göğe baktı. Kalbe baktı. Rabbe baktı. Biz nereye bakıyoruz?
Hadis-i Şerif: “Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter.” (Talak, 3)
Ama tevekkül etmek, sadece beklemek değildir. Tevekkül, yakılacağını bilerek ateşe yürümektir.
3. ATEŞTE BİLE ÜŞÜYENLER VAR Bugün bizler; bollukta aç, kalabalıkta yalnız, sıcaklıkta üşüyen insanlarız. Çünkü içimiz yanmıyor. Çünkü içimizde İbrahim yok, Nemrut var. Sizin kalbinizdeki ateş kim için yanıyor? Dünyevî bir kayıp için mi, yoksa Rabbinizi kaybetmenin korkusuyla mı?
Bir ârif demiştir: "Tevekkül; ne olacaksa olsun demek değil, ne olursa olsun Allah benimledir diyebilmektir."
4. ATEŞİN İÇİNDEKİ DUA İbrahim’in duası dilde yoktu belki… Ama kalbindeydi. Ve kalpten çıkan dua, Rabbin katında ateşin tabiatını değiştirir.
Bugün senin kalbindeki dua neye dair? Gözyaşın ne için süzülüyor? Allah’a tevekkülün ne kadar derin?
Bugün senin de hayatında bir ateş varsa, Unutma ki o ateş seni yakmak için değil, içindeki Nemrut’u eritmek içindir. Ateşin içinden geçmeden, sabır gülünü koklayamazsın.
“Allah’ım! Bizi ateşe değil, ateşin ortasında gül bulanlara kat. Bizi İbrahim gibi tevekkül eden, susarak tevekkül eden, ve yakıldıkça seni daha çok seven kullarından eyle.”
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.