Hacı Bektaş Veli
(Erkek Dişi Sorulmaz)
Roman
Hüseyin TURHAL
Aşkın ve Hoşgörünün Destanı: Hacı Bektaş Veli Romanı
Yazar: Hüseyin TURHAL
13. yüzyıl Anadolu’su. Topraklar kanla, gönüller korkuyla sulanırken; bir derviş, Horasan’dan getirdiği Vahdet (Birlik) fel...
I. Şeriat Kapısı Göklere uzanan Erciyes’in karlı zirvesi, güneşi ilk selamlayan yerdi. Onun eteklerine serilmiş, kerpiç evleri ve tahta iskeletli camisiyle Kızılca Köy adını taşıyan o küçük yerleşim, Anadolu’nun ne ilk ne de son durağıydı. Bir garip misafir gibi dururdu zaman, bu köyde. Ne Osmanlı’nın yeni gücü ne de Selçuklu’nun bitik ihtişamı tam olarak sızabilmişti buraya. Yirmi yaşına yeni basmış olan Yûsuf, köyün değirmeninde babasına yardım ederdi. Omuzları un tozundan ağırdı, zira buğday çuvalları yalnızca bedenini değil, aynı zamanda ruhunu da eziyordu. Ziraatçi bir babanın tek oğlu olarak, onun kaderi belirlenmişti: Ekmek kavgası, evlilik, miras. Ne var ki, Yûsuf’un gözleri, değirmen taşının dönme sesinden daha derin bir sır arardı. O gün, göklerin nemi yüzünden taşlar ağırca dönerken, Yûsuf babasının, “Oğul, Şeriat; elimizin, dilimizin ve belimizin doğru olmasıdır. Eğer üçü temiz ise, lokmamız da temizdir,” diye öğütlediği sözleri düşünüyordu. Babası, köyün âdetine göre yaşamın dış kalıbına sıkı sıkıya bağlı, dürüst bir adamdı. Yûsuf da öyleydi; Cuma namazları aksatılmaz, kul hakkına dikkat edilir, komşuluk kaideleri gözetilirdi. Ama Yûsuf, bütün bu zahiri temizliğe rağmen kalbinde bir eksiklik, bir açlık hissediyordu. Sanki evin bütün odaları pırıl pırıl temizlenmiş de, kapı eşiğindeki pas lekesi duruyordu. Akşam ezanı okunduğunda, Yûsuf değirmenden çıktı. Hava ayazdı. Köyün camisine doğru yürürken, önünden geçtiği her kapı, sanki kendine ait bir hikâyenin mühürlü sandığıydı. Köylüler, onun gibi dürüst, çalışkan gençleri severdi. "İyi Müslüman," derlerdi onun için. İyi Müslüman olmak... Yûsuf bu tanıma sığmaktan korkuyordu. Dışı düzenli, içi boş bir su testisine benzemekten... Makâlât'ta okuduğu bir sözü hatırladı: "Cahil âbidin, Hak yolunda ilerleyişi güç olur." Camideki yatsı namazı sonrası, köyün yaşlı imamı Molla Osman, gençleri etrafına toplardı. Bu akşam da öyle oldu. Molla Osman, her zamanki gibi fıkıh konularından, abdestin rükünlerinden bahsetti. Yûsuf’un zihni ise, sürekli olarak o tek soruya takılıp kalıyordu: "Bütün bu kurallar, beni gerçekten Hakk’a yaklaştırıyor mu?" Cesaretini toplayarak, sözün bittiği bir anda sordu: "Molla Efendi," dedi, sesi hafifçe titreyerek, "Elimiz, dilimiz ve belimiz temiz olsa da, eğer gönlümüz kirli ise, bu temizlik bize fayda sağlar mı? Şeriat, yalnızca dünyada düzeni mi sağlar, yoksa ahirete giden yolun kendisi midir?" Molla Osman’ın yüzünde bir anlık şaşkınlık belirdi. Sonra, alnındaki derin çizgilerle birlikte usulca gülümsedi. "Oğul Yûsuf," dedi, sesi otoriter ama şefkatliydi. "Senin aradığın, Şeriat Kapısı’nın sonu değil, Tarikat Kapısı’nın eşiğidir. Biz burada, bu eşiğin sırrına henüz ermemiş olanlara yolu gösteririz. Eşiği temizlemeden, içeri girilmez. Gönül kirliliğinden bahsediyorsun... Gönül kirliliğinin ilacı, İlimdir. İlim ise, Kur'an'ın ve Sünnet'in yoludur. Önce bu yolu tamamlarsın, sonra arayışın seni götüreceği yere gidersin." Molla Osman’ın sözleri, Yûsuf’un hem içini rahatlattı hem de ateşi körükledi. Demek ki, kalbindeki bu arayışın bir adı vardı. Bu, “Elif”in çekimiydi. O gece, Kızılca Köy’ün dar sokağından evine dönerken, Yûsuf’un adımları her zamankinden daha kararlıydı. Anladı ki, manevi yolculuk bir anda başlamıyordu. O, önce bulunduğu yerde, Şeriat Kapısı'nın ilk makamı olan "Tövbe ve İlim Öğrenme"yi tamamlamalıydı. Yûsuf, ertesi sabah, daha fazla ilim öğrenmek için köyün dışındaki medreseye gitmeye karar verdi. Değirmenin tozu, artık ona yetmiyordu. Kalbinin eşiğindeki sırrı çözmek için, köyün sınırlarını terk etmeliydi. Yolculuk, başlamıştı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.