Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Dört Düğme
Neden DÖRT DÜĞME? mesleğim gereği giymek zorunda olduğum üniformamın dört düğmesini milyonlarca kere iliklemek, çözmek zorunda kaldım. İyiyi de, kötüyü de gördüm.. Neşem de oldu hüzünüm de. Onları oku...
16. Bölüm

YİĞİDİM ASLANIM

39 Okuyucu
0 Beğeni
0 Yorum
Oğlum aradı. Ağlıyordu:
“Baba nasıl olsa duyacaksın. Önce benden duy. Ferhat yüzbaşıyı kaybettik. Şehit oldu.”
Belim yedi yerinden kırılmıştı sanki. Boğazım da kırk düğüm. Çöktüm kaldım.

Onu tanıdığımda Ferhat yüzbaşının rütbesi üsteğmendi. Balıkesir- Altınoluk Jandarma Karakol Komutanıydı. Oğlum Serhat’ta onun emrinde aynı Karakol da görevli.
Ferhat üsteğmen sormuş:
“Hayırdır Serhat bu gün çok neşelisin.”
“Babamlar geldi Komutanım.”
“ Gözün aydın. Bir gün al gel babanı da tanışalım.”

Çok iyi karşıladı beni. Tanıştık. Saygılıydı. Çok çabuk kaynaştık. Emekli de olsam, asker kökenli olmamın etkisi vardı. Orada kaldığım günlerde, neredeyse her gün beni davet ederdi. Karakol’a gider sohbet eder, askerlik anılarımızı paylaşırdık. O bana amca der, ben de ona rütbesiyle hitap ederdim.
Bir gün:
“Üsteğmenim seninle sohbet ettiğimde kendimi genç hissediyorum. Senden ricam pardon arzım bana amca yerine ağabey desen olmaz mı?”
Bir kahkaha attı. Çok güzel gülerdi.
“Tamam, bundan sonra sana ağabey diyeceğim. Benimde senden bir ricam pardon arzım var. Sen de bana ismimle hitap edeceksin. Kabul mü?”
Kabulleştik.( Askerlikte üst asta rica, ast üste arz eder.)

Bir gün oğlumdan memnun olup olmadığını sormuştum:
“ Ağabey o sadece senin değil benim de Serhat’ım. Karakolun bütün işlerini o halleder. Ben arkadaşlara; bir sorun olursa Serhat’a söyleyin. O halledemezse zaten bana söyler demişimdir.
İyi bir evlat yetiştirmişsin. Onunla övünebilirsin.”
Gurur duydum tabii. Kim evladının sevilmesinden, görev olarak takdir edilmesinden mutlu olmaz ki?

Ferhat üsteğmen Bir gün Oğluma:
“İzine ayrılıp memleketime Isparta’ya gideceğim. Babana göndereceğin bir şey varsa götüreyim."
“Yok, Komutanım sağ olun.”
Ne kadar ısrar ettiyse de oğlumun cevabı hep aynı olmuş:
“Teşekkür ederim Komutanım. Sağ olun.”
Oğlum bana bu konuşmadan bahsetmiş ve:
“Olmaz baba Komutanımı kurye gibi kullanmak yakışık almaz.” Demişti.
Haklıydı.

Ferhat üsteğmen beni aradı:
“ Bende Serhat’ın sana gönderdiği bir emanetin var. Evini tarif et getireyim.”
Evimin kapısına kadar geldiler. Yanında genç bir bayan. Arabasının bagajından bana beş kilogramlık zeytinyağı verdi.
Teşekkür ettim.
“Gelin bir çayımı, kahvemi için.”
Ne kadar ısrar etsem de gelmediler.
“Hani ben sana önceleri amca diyordum, sonra ağabeye çevirmiştik ya?”
“Evett…”
“ Yanımdaki nişanlım. Sen gençliği unutmuşsun. Amcalık sana daha çok yakışıyor. Çayı, kahveyi biz baş başa içeceğiz. “
O kendine çok yakışan kahkahasını attı yine. Sarıldık. Bindiler araçlarına gittiler.
Onu son görüşümdü.
Oğluma sorduğum da:
“Baba ben sana yağ göndermedim. Onu Ferhat üsteğmen kendisi almıştır” dedi.

Karsın Kağızman ilçesinde şehit olmuş Ferhat Yüzbaşı. Bir operasyonda yedi şerefsizi öldürmüşler. Üç hainin daha geldiği ihbarını alıyorlar:
“Emretmiyorum benimle gelmek isteyen gönüllüler gelsin ”diyor.
Çatışmada sol göğsünün üstüne saplanıyor kahpe kurşun. Kurtaramıyorlar.
On sekiz Mayıs 2020 de şehit oldu, on dokuz Mayısta Isparta’da kaldırıldı cenazesi.
Yüreklerimiz yandı, köz oldu. Bu ölüm YUNUS EMRE’nin:

BU DÜNYADA BİR NESNEYE
YANAR İÇİM GÖĞNÜR ÖZÜM
YİĞİD’İKEN ÖLENLERE
GÖĞ ’EKİNİ BİÇMİŞ GİBİ
dediği ölümlerdendi.

Oğlum:
“Baba Komutanımın cenazesine ben de gelmek istiyorum.”
“Gelme oğul. Görev yerin buraya çok uzak. Hem biliyorsun Memleketin başında bir salgın belası var. İzin alman güç olabilir.-ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRÜLENLER İÇİN ÖLÜLER DEMEYİN. HAYIR, ONLAR DİRİDİRLER. FAKAT SİZ BİLEMEZSİNİZ.- diye ayet var. Madem diridirler, bizi duyuyorlardır. Daha sonra buraya geldiğinde şehitliğe gider ona sesleniriz.”
İkna oldu, gelmedi oğlum.

Oğlum Isparta’ya geldiğinde birlikte gittik şehitliğe. Toprağını öptük. O bizi duyacağına göre dedim ki:

BİZ GELDİK FERHAT’IM. SANA SERHAT’INIDA GETİRDİM. BİZE “CENAZEME NİYE GELMEDİNİZ?” DİYE KIZMA. BİR CORANA BELASI YÜZÜNDEN EVLERİMİZDE HAPİSTİK. DIŞARI ÇIKINCA VERECEKLERİ CEZA UMURUMUZDA DEĞİLDİ. GÖREVLİLERE ANLATSAK DA BELKİ ANLAMAYACAKLAR, ACIMIZI YAŞAMAMIZA İZİN VERMEYECEKLERDİ. BİZ AĞLAYARAK SENİ TELEVİZYONDAN İZLERKEN TABUTUNUN BAŞINDAKİ HOCA SORDU:
“HAKKINIZI HELAL EDİYOR MUSUNUZ?” HEP BİR AĞIZDAN BAĞIRDILAR:
“HELAL OLSUNNN…”
BİZİM SENDE NE HAKKIMIZ OLABİLİR Kİ?
PEKİ, SEN BİZE HAKKINI HELAL EDİYOR MUSUN?


YİĞİDİM… ASLANIM… ŞİMDİ BU ŞEHİTLİKTE YATIYORSUN.
YATTIĞIN YER NUR, MEKÂNIN CENNETTİR.

Şimdi Isparta' da onun adına bir okul var.

Yorum Yapın
Yorum yapabilmeniz için üye olmalısınız.
Yorumlar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL